2012 - 2013 EKOYAY 11.SINIF DİL VE ANLATIM DERSİ CEVAPLARI (YENİ KİTAP - YENİ MÜFREDAT)
Sayfa 12 - Hazırlık bölümünü kendi düşüncelerinize göre cevaplayınız.
Küçük Kızım
Yazılış Amacı : Şair, duygularını dile getirmek amacıyla.
Gerçekliği : Kurmaca
İşlevleri : Sanatsal
Çocuklar
Yazılış Amacı : Yazarın okuyucuyu kendi kurguladığı dünyaya çekmek.
Gerçekliği : Kurmaca
İşlevleri : Sanatsal
Okyanuslarda
Yazılış Amacı : Bilgi vermek amacıyla.
Gerçekliği : Gerçek
İşlevleri : Öğretici
Oyunculuk Sınavı :
Yazılış Amacı : Sahnede oynanmak için yazılmıştır.
Gerçekliği : Kurmaca
İşlevleri : Sanatsal
2.Etkinlik :
Anlatmaya bağlı metinler : Çocuklar, Okyanuslarda yaşam ve Küçük Kızım Su'ya
Göstermeye bağlı metinler : Oyunculuk Sınavı
3.Etkinlik :
Metinler yazılış amaçları,gerçekliği ve işlevlerine göre sınıflandırılmıştır.
Anlatmaya ve göstermeye bağlı metinlerin Ortak özellikleri :
Anlatmaya ve göstermeye dayalı sanatsal (kurmaca) metinlerin belli başlı ortak özellikleri ise şunlardır:
Kişi, mekân, zaman ve olay ögeleriyle kurulurlar.
Gerçek bir olaya dayalı olabilecekleri gibi tümüyle tasarlanarak da yazılabilirler. Gerçek bir olaya dayansalar bile gerçeğin bire bir kopyası değildirler. Her sanatçı aynı olay ve temaya, yaratıcılık göstererek kendi üslubu ve bakış açısıyla farklı bir boyut ve biçim kazandırır. Bu yüzden sanatsal (kurmaca) her yapıt tektir, benzersizdir.
Sanatsal (kurmaca) yapıtlarda üslup kaygısı ağır basar. Dil, duygusal ve çağrışımsaldır.
Her sanatsal metin bir iletişim aracıdır.
Estetik bir zevk vermek, okuru kurgulanmış bir yaşamın içine çekerek kendi sınırlı yaşamının dışına çıkarmak, eğlendirmek gibi amaçlarla kaleme alınırlar. Genellikle serim, düğüm, çözüm aşamalarına dayalı klasik bir planla yazılırlar. Temel malzeme dildir.
Farklılıkları: 1. Anlatmaya bağlı türlerde olayın mutlaka bir anlatıcısı vardır. Bu anlatıcı olayı ilahî bakış açısıyla, kahramanın bakış açısıyla ya da gözlemci bakış açısıyla anlatır.
2. Göstermeye bağlı eserlerde, sosyal hayatta karşılaşabileceğimiz olaylar sahnede gösterilir.
3. Eserdeki olaylar aktör (erkek oyuncu), aktris (bayan oyuncu) adı verilen oyuncular tarafından canlandırılır. Sosyal yaşamın ve insan karakterinin eleştirisi yapılır.
4. Bu iki tür arasında kullanılan dil ve anlatım biçimi de birbirinden farklıdır. Anlatmaya bağlı eserlerde uzun ve kurallı cümleler kullanılırken göstermeye bağlı eserlerde günlük konuşma dili kullanılır. Cümleler daha açık ve kısadır. Söylenen sözün izleyici tarafından anlaşılması beklenir, bunun için daha açık ve kısa cümleler kullanılır. Konuşma dilinin canlılığı sahnede yansıtılır.
4.Etkinlik :
Küçük kızım Su'ya adlı parça lirik anlatım ile anlatılmıştır.
Okyanuslarda Yaşam adlı parça ÖĞRETİCİ ANLATIM türüyle yazılmıştır.
Oyunculuk adlı metinde söyleşmeye dayalı anlatım kullanılmıştır.
Çocuklar adlı metinde öyküleyici,betimleyici,söyleşmeye bağlı ve mizahi anlatım kullanılmıştır.
6.Etkinlik :
Küçük Kızım Su’ya > şiir
Çocuklar > öykü
Okyanuslarda Yaşam > makale
Oyunculuk Sınavı > tiyatro
Metinlerde dil metnin iletisini göre düzenlenmiştir.Örneğin Okyanuslarda Yaşam adlı metinde doğrudan bilgi verildiği için dil göndergesel işlevdedir.
Sayfa 27
7. etkinlik:
§ Selçuk’tan Öte: göndergesel işlevde
§ Beş Kangal Sucuk: heyecana bağlı işlev, alıcıyı harekete geçirme
§ Fahriye Abla: şiirsel işlev
§ Eski Zamanlarda Ramazan Hazırlığı: heyecana bağlı işlev-göndergesel işlev
Metnin yazılış amacı neyse dil ve anlatım da ona göre düzenlenir.Örneğin öğretici metinlerde dil göndergesel işlevde kullanılır.
8. Etkinlik :
Selçuktan Öte : Gezi yazısı
Beş Kangal Sucuk : Öykü
Fahriye Abla : Şiir
Eski Zamanlarda Ramazan Hazırlığı : Anı (Hatıra)
9. Etkinlik :
ÖYKÜLEYİCİ ANLATIM KULLANILDIĞI YAZI TÜRLERİ
- Otobiyografi
- Öykü
- Gezi Yazısı
- Roman
- Biyografi
- Eleştiri
- Makale
- Söyleşi
- Anı
- Haber yazısı
- Günlük
- Röportaj
BETİMLEYİCİ ANLATIMIN KULLANILDIĞI YAZI TÜRLERİ
Ø Roman
Ø Hikaye
Ø Masal
Ø Fabl
Ø Hatıra
Ø Gezi yazısı
10.Etkinlik
Ø Metinlerde dil ağırlıklı olarak göndergesel işlevde kullanılmıştır.
Ø Metindeki alo,alo,alooo!.. ifadeleri iletişimin devamını sağlamak içindir. Bu ifadelerde dilin alıcıyı harekete geçirme işlevi kullanılmıştır.
Sayfa 29
11 etkinlik"Küçük ünlü uyumu" adlı metinde dil qönderqesel işlevdedir ; çünkü amacı bilgi vermek ve öğretmektir.
12.Etkinlik
1.Dil daha çok göndergesel işlevde kullanılır.
2.Söz sanatlarına, kelimelerin mecaz anlamlarına yer verilmez. 3.Verilen bilgiler örneklerle ve tanımlarla pekiştirilir.
4.Daha çok nesnel cümleler kullanılır.
5.Açıklama, aydınlatma, bilgi verme amaçlarıyla yazılır.
6.Öğretici metnin anlaşılması ve yorumlanması için okuyucunun verilen bilgiyi kavrayabilecek birikime sahip olması gerekir.
7.İfade hiçbir engele uğramadan akıp gider.
8.Gereksiz söz tekrarı yapılmaz.
9.Ses akışını bozan, söylenmesi güç sesler ve kelimeler yoktur.
10.Dil ve ifade sade, gösterişsiz ve pürüzsüzdür.
11.Düşünce ve duygular kısa ve kesin ifadelerle dile getirilir.
12.Bu anlatım türü daha çok ansiklopedilerde ve ders kitaplarında kullanılır.
13.Tarihi metinler, Felsefi metinler, Bilimsel metinler gibi bölümleri vardır. 13.Etkinlik
Sayfa 30
14.etkinlikSanatsal metinler : Öykü,roman, ,şiir,masal,,tiyatro,destan.
Öğretici metinler : söyleşi,eleştiri,makale,haber, biyografi,deneme,gezi yazısı,anı,fıkra,günce,mektup
Sayfa 32
-heyecana bağlı-öğretici ve sanatsal
-öyküleyici ve betimleyici
-öğretici
2)
-D
-Y
-D
-D
-D
-D
-Y
3-D
4-A
5-D
6-D
7-B
8-D
9-C
Sayfa 34 - ÜNİTE DEĞERLENDİRMESİ
1-Sanatsal ve Öğretici
2-C
3-D
4-B
5-C
6-A
7-A
8-C
9-C
10-B
11-C
12-B
13-B
14-D
SAYFA 44
1.ETKİNLİK
Mektuplar yazılış amaçlarına göre 3’e ayrılır:
1) Özel mektup
2) Resmi Mektup
3) İş Mektupları
MEKTUPLARIN ORTAK ÖZELLİKLERİ
Mektup: Birbirinden farklı yerlerde bulunan kişi veya kurumlar arasında özel ya da resmi iletişimi sağlayan yazı türüdür. Özel Mektup Birbirini çok yakından tanıyan kişilerin, birbirlerine yazdığı mektuplardır. Özel mektuplarda gönderici ile alıcının birbirine karşı özel durumu yanında, ele alınan konu da metnin üslubunu belirler. Özel mektuplar ikiye ayrılır: Edebi Nitelik Taşıyan Özel Mektup Belli bir konuya bağlı kalmadan bütün hayatı içine alabilen bir anlatım aracıdır. Gönderenin iç dünyasından veya çevresinden seçilen haberler, çeşitli gözlemler, bir toplumun ve çevrenin özellikleri mektubun konusu olabilir. Mektubu yazan kişi yaşadığı çevreyi ve hayatı da anlatır. Bu bakımdan mektuplarda devirlerin, çevrelerin düşünce tarzlarını, âdetlerini, kısacası yaşayış şekillerini bulmak mümkündür. Böyle mektuplar, tarih araştırmacıları için belge niteliği taşır. Bazı Avrupalıların eski Türk yaşamı ile ilgili mektupları bugün tarihi belge olarak kabul edilir. Lady Montegu'nun Şark Mektupları bu türe örnektir. Edebi Nitelik Taşımayan Özel Mektup · Birbirini çok yakından tanıyan kişilerin karşılıklı yazdıkları mektuplardır. · Bunların belirleyici özelliği kişiden kişiye yazılmış olması, içten ve senli benli bir dille oluşturulmalarıdır. Böyle mektuplarda bir alana sıkı sıkıya bağlanmak gerekmez. · Özel mektuplar hitap, gövde, sonuç bölümlerinden oluşur. Tebrikler, telgraf, davetiyeler, tebrik mektupları, taziyeler özel mektup çeşitlerinden bazılarıdır. Resmi Mektuplar (Dilekçe) Devlet dairelerinin kendi aralarında veya kişilerle devlet daireleri arasında yazılan mektuplardır. Bu tür mektuplarda çizgisiz beyaz kâğıt kullanılır. Anlatım ciddi olmalı, konu dışında ayrıntılara ve özel isteklere yer verilmemelidir. Dilekçe yazarken şu kurallara dikkat edilir: · Gereksiz ayrıntılara yer verilmez, yalın ve anlaşılır bir dil kullanılır. · Çizgisiz beyaz kâğıda yazılır. · Dilekçe hangi kuruma veriliyorsa, bu makamın adı başa yazılır. Kurum adının sağ altına kurumun bulunduğu şehrin adı yazılır. · Konu kısaca anlatılır. · İlgili makamın bilgisine sunulduğu ve gereğinin yapılması ifade edilir. (Bu bölüm kişinin dileğine ilişkin sonuç bölümüdür. Alt makama yazılırsa "rica ederim" üst makama yazılırsa "arz ederim" şeklinde yazılır.) · Dilekçenin sağ alt köşesine sırasıyla tarih, imza yer alır; ad, soyad yazılır. · Sol alt köşeye ise adres ve varsa ekler yazılır. İş Mektupları Ticaret ve endüstri kurumlarının birbirlerine ya da kişilere, kişilerin bu kurumlara gönderdikleri mektuplara denir. İş mektuplarının en çok kullanılan çeşidi dilekçedir. Bir talebi ya da siparişi bildirmek, bir soruna açıklık getirmek, iş başvurusunda bulunmak, bir üst makama belirli bir durumla ilgili bilgi iletmek vb. amaçlarla kişiler ile kişiler, kişiler ile kurumlar ya da kurumlar ile kurumlar arasında yapılan yazışmalardır. Özellikleri: · Kuruma ya da kişiye yönelik hitapla başlanmalıdır. · Ad, adres, tarih belirtilmelidir. · Açık, duru, yalın, düzgün bir Türkçeyle kaleme alınmalıdır. · Amaç açıkça belirtilmelidir. · Birden fazla sorun söz konusuysa, bunlar maddeler ya da paragraflar hâlinde belirtilmelidir. · Saygılı, ciddi bir dil ve üslup kullanılmalıdır. · Mektup bir kurum tarafından yazılıyorsa, kurumun antetli kâğıdı ve zarfı kullanılmalıdır. · Daha önce yazılmış bir mektuba karşılık olarak yazılıyorsa, "ilgi" başlığı altında hangi tarih ve hangi sayılı, hangi konuyla ilgili yazıya karşılık olduğu belirtilmelidir. · Sorun, durum ya da dilek açıkça ve kısa cümlelerle belirtilmelidir. · Sonuç cümlesinde makamlar arasındaki hiyerarşik düzene dikkat edilmelidir. Üst makam alt makama yazıyorsa ya da makamlar arasında denklik varsa "rica ederim", alt makam üst makama yazıyorsa "saygılarımla arz ederim" ifadesiyle cümle tamamlanmalıdır · Kurumdan kişiye ya da kuruma yazılıyorsa kurumun en üst makamı tarafından, kişiden kişiye yazılıyorsa yazan tarafından imzalanmalıdır. · Ek belgeler mektubun sonunda "Ekler" başlığı altında ve maddeler hâlinde belirtilmelidir. · Bilgisayarla ya da daktiloyla yazılmalıdır. · Çizgisiz beyaz kâğıt kullanılmalıdır. · Yazım ve noktalama kurallarına uyulmalıdır. DÜNYA EDEBİYATINDA MEKTUP Mektubun edebi tür olarak gelişimi, Latin edebiyatına dayanmaktadır. Mektup türünün ustaları ancak 18. yy'da yetişmiştir. Özellikle Fransa'da Voltaire, Rousseau bu türü çok kullanan sanatçıların başında gelir. Mektup türü hikâye ve romanların yazımında da kullanılmıştır. Bazı sanatçılar daha etkili olur düşüncesiyle eserlerini mektup tarzında kaleme almışlardır. Örneğin J. J. Rousseau'nun Nouvelle Helsise, Goethe'nin Genç Werther'in Istırapları, Balzac'ın Vadideki Zambak adlı eseri buna örnektir. TÜRK EDEBİYATINDA MEKTUP Türk edebiyatında mektup türü, Tanzimat'tan sonra önem kazanmaya başlamıştır. Daha öncesinde münşeatlarda özel ve resmi mektuplara yer verilirdi. Yalnız bu eserlerin dili süslü ve sanatlıydı. Bu yüzden bu mektuplardan eski yaşayışımız hakkında bilgiler edinmek mümkün değildir. Ancak bu dönemde mektup tarzında yazılan edebi metinlere rastlanır. Fuzuli'nin Şikâyetname'si bu türün ilk örneğidir. Leyla ve Mecnun, Şah u Geda, Hüsn ü Aşk gibi ünlü mesneviler de manzum aşk ve sitem mektuplarıdır. Ayrıca tarihi şahsiyetler arasında da manzum mektuplar yazma geleneği vardır. Kanuni ile oğlu Beyazıd, II. Beya-zıd ile Cem Sultan arasındaki mektuplaşmalar buna örnektir. Tanzimat'tan sonra ilk ilgi çekici mektuplar Akif Paşa'ya aittir. Bunlar 1885'de basılmıştır. Sonraki dönemlerde Namık Kemal'in Hususi Mektupları, Abdülhak Hâmid Tarhan'ın, Mektuplar; Muallim Naci'nin Muhaberat ve Muhaverat adlı eserleri basılmıştır. Bazı sanatçılar ise mektuplardan oluşan romanlar, hikâyeler, anılar, gezi yazıları kaleme almıştır. Halide Edip'in Handan; Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın Mutallaka, Sevda Peşinde; Reşat Nuri Güntekin'in Bir Kadın Düşmanı adlı romanları bunlar arasında sayılabilir. Ömer Seyfettin'in bazı hikâyeleri, mektup biçiminde kaleme alınmıştır. Mektup türünde yazılan gezi yazıları da vardır. Cenap Şahabettin'in Hac Yolunda, Avrupa Mektupları; Ahmet Rasim'in Romanya Mektupları buna örnektir. Nurullah Ataç'ın Okura Mektuplar isimle eseri mektuplardan oluşan bir deneme kitabıdır. Cumhuriyet döneminde bazı sanatçıların mektupları kitap hâline getirilmiştir. Cahit Sıtkı Tarancı Ziya'ya Mektuplar, Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Mektuplar, Nazım Hikmet'in Kemal Tahir'e Hapishaneden Mektuplar adlı eserleri buna örnektir. |
2.ETKİNLİK:
Tarih ve imza özel mektuplarda sağ üst köşeye; resmi ve iş mektuplarında ise sağ alt köşede yer alır.
SAYFA 45:
· Tanpınar’ın mektubu sade,yalın,açık ve samimi bir dille yazılmıştır.
· Mektup Tanpınar’ın okuyucusu olan Antalyalı liseli bir kıza yazılmıştır.Mektup özel mektup olduğu için samimi bir dil kullanılmıştır.
4.ETKİNLİK:
İş mektubu ve dilekçelerde saygılı,ciddi,resmi gereksiz ayrıntılara girmeyen kısa ve öz bir anlatım kullanılır.Özel mektuplarda ise senli benli,içten ve samimi bir dil kullanılır.
5.ETKİNLİK:
Mektuplarda yüz yüze konuşmadan farklı olarak dönüt biraz geç alınacaktır.
6.ETKİNLİK:
Tanpınar mektubunu kendisine daha önce mektup gönderen Antalyalı genç kıza cevap vermek için yollamıştır.Mektup iyi dilek ve temennilerle bitmiştir.
SAYFA 46
7.ETKİNLİK
Kime Yazılmıştır? - Yayınevine
Niçin Yazılmıştır? - Kitap siparişi için
Kağıt üzerinde nelere dikkat edilmiştir? - Yayınevi adresi sağ üst köşede bulunur. Tarih-isim ve imza sağ alt köşede bulunur. Adres ise sol alt köşede yer almıştır.
Dil ve Anlatım Özellikleri : Kısa, öz, resmi nir anlatım kullanılmıştır.
8.ETKİNLİK
Kime Yazılmıştır? - Elazığ Cumhuriyet Lisesi MüdürlüğüneNiçin Yazılmıştır? - Öğrenci belgesi için.
Kağıt üzerinde nelere dikkat edilmiştir? - Kurum adı başa ve bunun sağ altına kurumun bulunduğu şehir, tarih-ad ve imza sağ alt köşeye, adres ise sol alt köşeye yazılmıştır.
Dil ve Anlatım Özellikleri : Kısa, öz, resmi nir anlatım kullanılmıştır. Üst makama yazıldığı için "arz ederim" ifadesiyle bitirilmiştir.
- İncelenen iş mektubu ve dilekçe şekil özellikleri ve konu bakımından birbirlerine benzemektedir.Konu olarak da bir istek söz konusudur.Ancak iş mektubu kurumlar arasında,dilekçe kişi ile kurum arasında yazılmıştır.
9.ETKİNLİK
Okuduğumuz metinlerde akıcılık, duruluk ve yalınlık açısından açık bir anlatımın özelliklerini taşımaktadır.Mektubun anlaşılmasında açık anlatım önemli bir rol oynar.
10.ETKİNLİK
Metinde öyküleyici ve betimleyici anlatım türleri kullanılmıştır.Metinlerde kullanılan anlatım türleri mektup yazanla yazılan kişi arasındaki ilişkiye göre düzenlenmiştir.
11.ETKİNLİK
“vaktinde” sözcüğünde ünlü düşmesi vardır.Sözcük ünlü ile başlayan ek aldığı için ortadaki hece düşmüştür.(vakit-i-n-de)
Metindeki diğer ünlü düşmeleri:
· seyrederek
· şehrin
· zihni
· nakledebilecek
· sıyrıldığı
· fikri…
· ayrılmaz
12.ETKİNLİK
Metinde ağırlıklı olarak göndergel işlev kullanılmıştır. Bunun yanında kanalı kontrol işlevi, alıcıyı harekete geçirme işlevi de vardır.
ANLAMA-YORUMLAMA
1. Tanpınar’ın mektubunda her paragraf metnin iletisini verecek şekilde düzenlenmiştir.
SAYFA 48
14.ETKİNLİK
EK BİLGİ : Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Ne İçindeyim Zamanın şiirinin tahlili:
“NE İÇİNDEYİM ZAMANIN” ŞİİRİ ÜZERİNE
Ne İçindeyim Zamanın
Ne içindeyim zamanın,
Ne de büsbütün dışında;
Yekpâre geniş bir ânın
Parçalanmaz akışında.
Bir garip rüyâ rengiyle
Uyuşmuş gibi her şekil,
Rüzgarda uçan tüy bile
Benim kadar hafif değil.
Başım sükûtu öğüten
Uçsuz bucaksız değirmen;
İçim muradına ermiş
Abasız, postsuz bir derviş.
Kökü bende bir sarmaşık
Olmuş dünya sezmekteyim,
Mavi, masmavi bir ışık
Ortasında yüzmekteyim.
(A.HamdiTanpınar)
Yaşamla ölümün bıçak sırtı düzleminde, sersem sepet gezinip duran insanoğlunu, her zaman ilgilendirmiştir zaman kavramı. Özellikle de sanatçıları: Şairleri, yazarları, ressamları, müzisyenleri... Bu kişilerin yaşam boyunca ortaya koydukları, koymaya çalıştıkları şeyler de, zamanla didişmekten başka bir şey değildir aslında.
Şairler ve yazarlar, zamanı alt etmek için kendilerine yazılı anlatımı kalkan olarak seçmiş kişilerdir. Şairler, yapıtlarında (şiirlerinde) zaman sözcüğünü şiirsel düzlemde kullanırlar ve ellerindeki kalkanı daha da sağlamlaştırmaya çalışırlar.
Şiir, zaman kavramını somutlama aracı olarak kullanılmaktadır şairler tarafından.
Ahmet Hamdi Tanpınar da şiirlerinde zaman kavramına yer veren, zamanı şiirle yoğurmaya çalışan şairlerimizdendir. Bu yazıda, Tanpınar’ın “Ne İçindeyim Zamanın” adlı şiirine bu açıdan bakılacak ve şiir incelenecektir.
Önce şiirin, içeriğe de yansıyan biçim özellileri üzerinde durmak gerekiyor. Bu özellikleri şöyle belirleyebiliriz:
a- Şiir dörtlüklerden meydana gelmektedir.
b- Şiirde sekizli hece ölçüsü kullanılmıştır.
c- Şiirde çapraz uyak düzeninden (abab, cdcd, efef, ghgh) yararlanılmıştır.
Yukarıda sözü edilen biçim özellikleri şiire bir yandan kısıtlamalar getirirken, öte yandan da şiirin genişlemesine olanak tanımıştır.
Kısıtlamalar getirmiştir: Belirli bir ölçü ve uyak düzeninde ister istemez sınırlara dayanırsınız.
Genişlemesine olanak tanımıştır : Her dörtlükte şiirin bütünü içinde düşüncenin, duygunun yayılması söz konusudur.
Şair, şiirin ilk dizesine “ne... ne de”yi yerleştirerek kararsızlığı gündeme getirmektedir. Zamanın içinde olmamak, bir varlık, bir nesne, bir şey olarak zaman dışı olmak yaşamamak olmasa gerektir. Zamanın büsbütün dışında olmamak ise, sanırım, yaşamsallığa, bir varlık olarak “hayatiyet bulma”ya işarettir.
Yaşamı, nesneleri, zamanı adlandıran insanoğlu olduğuna göre “yekpare, geniş bir an”, “ezel ve ebed” içerisindeki algılamamızın bir yansımasıdır olsa olsa.
Bu yorum içinde ilk dörtlüğe bir bütün olarak bakıldığında, görülecek olan şudur: İlk iki dizedeki zaman karşısındaki kararsızlık, netleşememe, üç ve dördüncü dizelerde yerini belirginliğe bırakmaktadır. Zaman, insanın sınırlandırıcı düş gücüyle, kavramlaştırıcılığı ve adlandırıcılığıyla bir savunma düzeneği olmuştur. Bu nedenle, zamanın içinde ya da dışında olmak, kâr ya da zarar değildir. Kısaca, insan, tek parça anların ayrılmaz akışında debelenip durmaktadır.
Rüyalar belki de yaşamımızın en gerçekçi göstergeleri,kendimizle buluştuğumuz,hesaplaştığımız anlar toplamıdır.
Tanpınar,ikinci dörtlükte “bir garip rüya rengi”nden söz etmektedir. Rüya,yaşamımızın en gerçekçi göstergesi olmasına karşın somut bir şey değildir. Dolayısıyla,rüyanın –gerçek anlamda-renginden konuşmak da söz konusu olamaz. Birinci dizedeki “bir garip rüya rengi”,ikinci dizedeki”her şekil”i uyuşturan,devinimsiz kılan,yaşamla yarı yaşam olan rüya hali arasındaki çizgiyi anlatan bir “yakıştırma”dır. Uyku ile uyuşukluk örtüşmesinde rüyanın payı elbette inkar edilemez ve sanırım bu iki dizede (Bir garip rüya rengiyle/Uyuşmuş gibi her şekil) rüya halinin,insanın uyuşukluğuna denk düşme düşüncesi şiirleştirilmiştir.
İlk bakışta,bölümün ilk iki dizesiyle sonraki iki dizesi arasında bir karşıtlık varmış gibi görünmektedir. Çünkü ilk iki dizede rüya halinden kaynaklanan uyuşukluk söz konusu iken, son (üçüncü ve dördüncü) dizelerde bir devinimden, devinimle bağdaştırılacak bir nesneden,tüyden,söz edilmektedir. Tüyün ifade ettiği eğretileme ise sonunda şaire,şairin ruh haline ve oradan da bedensel yapısına yansımaktadır:”Rüzgarda uçan tüy bile/Benim kadar hafif değil.”
Üçüncü dörtlükte, şairle (ya da şiir kişisiyle) ilgili ve ikişer dizeden oluşan bir yapı var. İlk iki dizide maddi durumu anlatan bir betimleme söz konusu: “Başım sükutu öğüten/ Uçsuz bucaksız değirmen.” “Baş” (duygu dünyasına yön veren nesne), değirmene, üstelik uçsuz bucaksız değirmene benzetilmektedir. Değirmende -şairin düşleminde- öğütülen, un ufak edilen, zaman karşısında yoksanan ise “sükût”tur. Uçsuz bucaksızlık içindeki dağınık sessizlik...
Dörtlüğün üçüncü ve dördüncü dizelerinde soyut bir varlık (iç), somut bir varlığa (derviş) benzetilmektedir. Burada bu benzetmeden çok, son belirleme (muradına ermiş bir dervişin durumu) önemlidir. Şair, bu belirmeyle zaman karşısındaki durumun gözler önüne sermektedir: “Benim sorunum zamanla!”
Bu dörtlükte kullanılan benzetme sözcüklerinin dizelere yerleştirilme biçimi de dikkat çekicidir. Bu biçim, şöyle gösterilebilir:
Başım..................................
.............................değirmen
İçim......................................
..................................derviş
(Benzetme ögeleri, çapraz olarak dize başında ve sonunda yer almaktadır.)
Bu dizilişte, benzetme ögelerinin, dörtlüğün hem biçim, hem de içerik belirlemesinde etkili olduğu görülebilir. Zaman kavramının bilinçli ya da kurgusal olarak algılandığı yer, dünyamızdır. Çünkü -en azından şimdilik- zamanı algılayan insanoğlu dünyada yaşıyor. Şair de sanırım bu düşünceden hareketle, insanın zaman karşısındaki çaresizliğini biraz olsun hafifletmek için “Kökü bende bir sarmaşık/ Olmuş dünya sezmekteyim” benzetmesine tutunmaktadır.
Masmavi bir ışık ortasında (yaşamla ölüm arasında, zamanın tedirgin ettiği bir dünyada) dönenip duran şair, son iki dizeyle başa, zaman karşısındaki kararsızlığa dönmektedir.
“Ne İçindeyim Zamanın” şiiri, biçim olarak kolay bir şiir olarak görünmesine karşın, zaman gibi “belalı” bir kavramı ele alması bakımından duyumsanması bile güç bir şiir olarak karşımızda durmaktadır.
(Fahrettin Koyuncu, Düş Körükçüleri, Suteni Yayıncılık, 1997)
SAYFA 49
ÖLÇME-DEĞERLENDİRME
1.
v özel,iş ve resmi
v içten
v dilekçe
v özel mektup
2. (D), (D),(Y),(Y)
3) D
4) D
5) E
6) B
7) B
8) D
9) E
10) DSayfa 52 ile Sayfa 60 Arası
SAYFA 522.GÜNCE(GÜNLÜK)
HAZIRLIK
- İlk iki soruyu kendi düşüncenize göre cevaplayınız.
- 3) İnsanlar yaşadıklarını günü gününe yazarak yazma alışkanlığı kazanır.Bu alışkanlık da kişinin yazma yeteneğini geliştirir, kendini daha iyi ifade etme imkanı bulur.
SAYFA 56
1.ETKİNLİK:
GÜNLÜK ÖRNEKLERİ: (edebiyatforum.com sitesinden alınmıştır.)
TURGUT UYAR’DAN
30.01.1956
Az konuşur olmayı, suskun olmayı erdem saymıyorum artık. Kendini kaçırmak, kendini gizlemek gibi geliyor bana.
27.02.1956
İzinliyim. Boşum. İlgisiz dolaşıyorum sokaklarda. Bu boşluk, bu kayıtsızlık ürküntü veriyor bana. Doğaya uygun, yapmacıksız bir yaşama özlüyorum. Kurtuluşumuz şiirden falan gelmeyecek, yaşamamızdan gelecek gelecekse.
3.1.1956
Nigâr Hanım’ın şiirlerini okudum. Elbette ilkel şiirler birçoğu. Ama birden düşünüyorum. “Gücenme, aslı harâbım senin firâkında” dizesi, bir bakıma, bir şiir geleneğinin yenilenmesi döneminde, yeni bir duygu, yeni bir söyleyiş sayılamaz mı?
Geçmiş ozanları, duygularının, söyleyişlerinin cılızlığı yüzünden küçümsemek doğru mu? Duygular yeni, biçimler, duyarlanma yeni. Bugün bu şiirleri, dolayısıyla bu duyguları, ancak eski şiirler öyle yazıldığı için daha iyi anlıyoruz. Öyleyse, iyi kötü bütün geçmiş ozanlara selam.
(Günlük-kitaplaşmamıştır)
CEMİL MERİÇ’TEN
26.2.1963
Ağaç her gün meyve vermez. Konuşmayan ağaçlar da vardır. Ne dallarında çiçekler gülümser baharları, ne çiçeklerinde arılar dolaşır. Konuşmayan ağaçlar da var…
Zindanda söylenen şarkıyı kim dinler? Zindanda söylenen şarkı ölüm kokar, zincir kokar, küf kokar. Ölüm açacak kapısını bir sabah o zindanın, ardına kadar.
Kuşlar gibi geçiyor günler önünden, cıvıldamıyorlar. Günler tren, günler mavi ufuklarda eriyen birer ümit. Kanatlarından yakalayamıyorsun kuşları. Tren sessiz gidiyor rüya ülkelerine.
(Jurnal - Cilt 1)
Bu metinlerde yazarlar kişisel gözlem ve dikkatlerini metinlere yansıtmış, doğal, içten yalın bir dil kullanmışlardır.Samimi ve kişisel duyarlılığı yansıtan bir anlatım tavrı takınmışlardır.
GÜNLÜK TÜRÜNDEKİ METİNLERİN ORTAK ÖZELLİKLERİ
- Kısa yazılardır.
- Olayı yaşayan kişi tarafından yazılır.
- Yazarın yaşamından izler taşır.
- Olaylar tarih atılarak günü gününe yazılır.
- Birinci kişi ağzından yazılmış kısa ve özlü yazılardır
- İnandırıcı, içten ve samimidirler.
- Konuşma diline yakın bir dil kullanılır.
- yazarın kişiliğini, görüşlerini ve ruhsal yapısını yansıtırlar.
- Gerçekler, yaşanılanlar değiştirilmeden, çarpıtılmadan yazılır
- Tarih, biyografi anı, … için birer belge değeri taşırlar.
- Günlükler roman,gezi yazısı, hatıra gibi türlerde kullanılabilir.
2.ETKİNLİK
- "Görkemli bir görünüşü var buradan Paris'in Her yer cetvelle çizilmiş gibi.Ne kadar her şeyin hesaplı kitaplı yapıldığını buradan bakan bir göz daha iyi anlıyor.Gözü rahatsız eden hiçbir mimari kusur pek göremiyorsunuz.Caddeler, bulvarlar, sokaklar bıçakla kesilmiş gibi..."
- "Parisliler çok bahtiyar, o kış kıyametlerde bu sıcacık tertemiz gayet sıhhi havalana metrolarda evlerine gidip geliyorlar.Bir de bizim zavallı İstanbulluların çektikleri"
- "Demek ki karşınızdaki millet vatan için ölenleri unutmuyor, isimlerini bir gelenek halinde mermere tunca işliyor.Yetişen nesil vatan ve millet için ölmenin en şerefli olduğunu Paris'i dolaşırken her adımda yaşıyor olmalı...." gibi cümleler yazarın gözlemlerini yansıtıyor.
- Yazar gördüklerini ve yaşadıklarını içtenlikle anlattığı için günlüklerde gözlem ve kişisel dikkatin önemi vardır.
- Yazar gözlemlerini anlatırken izlennimlerine de yer vermiştir."Parisliler çok bahtiyar, o kış kıyametlerde bu sıcacık tertemiz gayet sıhhi havalana metrolarda evlerine gidip geliyorlar.Bir de bizim zavallı İstanbulluların çektikleri" cümleleri bu izlenimlere örnek olabilir.
3.ETKİNLİK
- Günlük yazıları içsel konuşmalardır.Günlüklerde anlatım yalın içten gözlem ve izlenimleri yansıtan bir şekildedir.
- Günlükler insanın dertlerini, kederlerini, sevinçlerini kısaca tüm duygularını yansıtır.Günlük tutmak bir nev'i kişinin içsel konuşmasıdır.Gözlemlerinin ve izlenimlerinin içinden yankılanmasıdır.İnsan bazen kimseye anlatamadığı durumları sadece günlüğüyle paylaşır.Günlüğünü bir arkadaş bir sırdaş olarak görür.
4. ETKİNLİK
- Günlükler roman,gezi yazısı, hatıra gibi türlerde kullanılabilir.
- Yararlanılmıştır, çünkü yer ve tarih belirtilmiş.
SAYFA 57
5.ETKİNLİK
- Kısa yazılardır.
- Olayı yaşayan kişi tarafından yazılır.
- Yazarın yaşamından izler taşır.
- Olaylar tarih atılarak günü gününe yazılır.
- Birinci kişi ağzından yazılmış kısa ve özlü yazılardır
- İnandırıcı, içten ve samimidirler.
- Konuşma diline yakın bir dil kullanılır.
- Yazarın kişiliğini, görüşlerini ve ruhsal yapısını yansıtırlar.
- Gerçekler, yaşanılanlar değiştirilmeden, çarpıtılmadan yazılır
- Tarih, biyografi anı, … için birer belge değeri taşırlar.
- Günlükler roman,gezi yazısı, hatıra gibi türlerde kullanılabilir.
6.ETKİNLİK
Avrupa Yolculuğu Adlı Metin :
ANLATIM TÜRLERİ | BU ANLATIM TÜRÜNE ÖRNEKLER |
Öyküleyici anlatım: | "Yağmur olanca şiddetiyle bastırdı,genişçe bir çınarın altına sığındım.” |
Açıklayıcı anlatım | "Bizim postanelerde bulunmayan birçok yenilik var.parayı atıyorsunuz attığınız paraya göre pul düşüyor." |
Betimleyici Anlatım | "Bandırmada'yız,sahil boyunca yayılmış yamaçlara tırmanmış şirin bir yer..." " Muhteşem bir kubbeyi tutan sütunlarla heykellerle büyük renkli duvar tablolarıyla süslü elliyi aşkın turistle birlikte..." |
ÇALIKUŞU METNİNDE İSE;
Öyküleyici anlatım: | "Bugün akşama doğru bir Çeçen arabasıyla Zeynilere geldim." |
Betimleyici anlatım: | "Beyaz peştemalını, taşlıklar, safalar ve merdivenlerde kendine göre bir ahenkle sürüdüğü şıp şıp terliklerini çıkarmış,arkasına soluk çuhadan yakası kapalı uzun ir ceket, ayaklarına imam galoşları giymişti." |
7. ETKİNLİK
- Kişilerin kaleminden günü gününe yazılan günlükler, tüm gerçekliğiyle yaşamı yansıtan birer ayna olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Günlükler, insanın iç dünyasını kurgusuz bir biçimde sergileyerek günlüğün sahibine ilişkin ayrıntılı bilgilere birinci elden ulaşmamızı sağladıkları gibi, yazıldıkları dönemin önemli olaylarına ilişkin tarihsel belgeler olarak da önem kazanırlar. Ayrıca insanlar yaşadıklarını günü gününe yazarak yazma alışkanlığı kazanır.Bu alışkanlık da kişinin yazma yeteneğini geliştirir, kendini daha iyi ifade etme imkanı bulur.
- Bazı cümlelerde anlatım bozuklukları olmasına rağmen metin için açık, duru, yalın ve akıcı diyebiliriz.
SAYFA 58
9.ETKİNLİK
Metindeki yan anlamlı sözcükler: "bacak" sözcüğü
Mecaz anlamlı sözcükler ve sözcük grupları: "tatlılıkla,sarılı,sızdırmak, yol,hesaplı kitaplı yapmak, serilen, düşüncelerin kucağı, uzanan..."
Gerçek anlamlı sözcükler: "Caddeler, bulvarlar, sokaklar,garaj, meydan, yağmur, Beyazıt Kulesi, turist, kart, sembol, eşya..."
*Kullanılan mecazlar farklı durumları anlatmak için kullanılmıştır.
10.ETKİNLİK
Anlatım bozukluğu olan cümlelerin düzeltilmiş halleri:
"Gözü rahatsız eden mimari hiçbir kusur göremiyorsunuz." (sözcük yanlış yerde kullanılmış,pek de gereksiz)
"Bavullarmızı, çantalarımızı hazırlayıp evden çıktık; ya da "Bavullarımız, çantalarımız hazır(dı), evden çıktık."
"İlk kocam fazla içiyordu, bir düşme sonucu (kocamın) ayağı kırıldı..." (tamlayan eksikliği)
"Parislilerin 'Tour Eiffel' dedikleri 'Eyfel Kulesi' yakından bakınca hele dört
11.ETKİNLİK
Günlüklerde dil göndergesel ve heyecana bağlı işlevde kullanılmıştır.
Örnekler : Bu gezimi günü günüe not edeceğim.( göndergesel işlev)
Ben 2.kat bileti aldım.(göndergesel işlev)
Ne yapsın mübarek adamcağız! (heyecana bağlı işlev)
12.ETKİNLİK
SÖZCÜKLER | SES OLAYI | OLUŞMA NEDENİ |
Nasıl | Ünlü düşmesi | ne+asıl birleşmesi nedeniyle... |
seyrediyorum | ünlü düşmesi,ünsüz yumuşaması | seyir ismi yardımcı eylemle(et-) birleştiğinden |
sıcacık | ünsüz düşmesi | süreksiz sert ünsüzle(k) biten sözcüğe küçültme eki eki(-cık) geldiği için |
geldiğinden | Ünsüz yumuşaması | sonu süreksiz sertle biten sözcüğe ünlü ile başlayan ek gelmesi |
küçücük | ünsüz düşmesi | süreksiz sert ünsüzle(k) biten sözcüğe küçültme eki eki(-cık) geldiği için |
kitaplığa | ünsüz yumuşaması | sonu süreksiz sertle biten sözcüğe ünlü ile başlayan ek(yönelme eki)gelmesi |
işlemekte | ünsüz sertleşmesi(benzeşme) | süreksiz sert ünsüzün (k) yanına (d) yumuşak ünsüzle başlayan ek gelmesi |
para-y-a | kaynaştırma harfi | Türkçede iki ünlü yan yana gelmediği için araya kaynaştırma harfi gelmiş |
SAYFA 59
ANLAMA-YORUMLAMA
1)Yazar bu metni Avrupa yolculuğunu günü gününe not etmek, günlük yazı türünün nasıl bir sonuç vereceğini denemek amacıyla yazmıştır.
2)"Dar atmak" , "dehşetli zevklenmek", "müeessese", "hüviyet" gibi sözcükler dönemin dil özellikleriyle ilgili söyleyişlerdir.
3) ANLATMAYA BAĞLI TÜRLERLE GÜNLÜK METNİNİN ORTAK ÖZELLİKLERİ:
- Olay çevresinde gelişirler.
- Olaylar belli bir zaman diliminde geçer.
- Yer, zaman kişi ögeleri vardır.
- Betimleyici, öyküleyici, açıklayıcı anlatım türleri kullanılır.
- Zihniyet unsurlarından etkilenirler.
- Metinlerin bir yazarı vardır.
- Olayın mutlaka bir anlatıcısı vardır.
SAYFA 60
13 .ETKİNLİK
- "Beylik Sözler" metninde yazar eleştirel , sert bir üslup kullanılmış.Ayrıca tilcik,tüz,gönenmek gibi öz Türkçe sözcükleri kullanması yazarın dil anlayışında takındığı tavrı da göstermektedir.Avrupa Yolculuğu metni ise yazarın gezip gördüğü Paris'le ilgili gözlem ve izlenimlerini anlattığı bir metindir.
6) Yazar gezip gördüğü yerlerle ilgili gezi günlüğü tuttuğundan dili son derece açık, yalın ve sadedir.
7) Her okur kendi bilgi birikimine kültür düzeyine göre metinden çeşitli anlamlar çıkarabilir.
8) Metnin sizde uyandırdığı duygu ve düşünceleri belirtiniz.
14.ETKİNLİK
Yazacağınız günlükte mutlaka yer ve tarih belirtmeye, içten,yalın özlü bir üslup kullanmaya dikkat ediniz.
ÖLÇME-DEĞERLENDİRME
1) * öyküleyici, betimleyici, açıklayıcı anlatım türleri kullanılır.
* gezi yazısı, hatıra, roman ,hikaye
2)* (Y) "hemen"den kasıt günü gününe ise doğru cevap (Y)soru maalesef ki açık uçlu!(E.F)
*(Y)
*D)
3) (D)
4) (D)
OKUL DIŞI ETKİNLİK:
SABİHA GÖKÇEN ANLATIYOR:
“Bir Köylü Kadın ve Atatürk”
Gazi Çiftliği’nde dolaşıp hava alırken oldukça yaşlı bir kadına rastladık. Atatürk attan inerek bu ihtiyar kadının yanına sokuldu;
- “ Merhaba nine”
Kadın Ata' nın yüzüne bakarak hafif bir sesle;
- “Merhaba” dedi.
- “Nereden gelip nereye gidiyorsun?”
Kadın şöyle bir an duraladı;
- “Neden sordun ki?” dedi. “Buraların sahabisi misin? Yoksa bekçisi mi?”
Paşa gülümsedi;
- “Ne sahibiyim ne de bekçisiyim nine. Bu topraklar Türk milletinin malıdır. Buranın bekçisi de Türk milletinin kendisidir. Şimdi sen nereden gelip nereye gittiğini söyleyecek misin?”
Kadın başını salladı;
- “Tabii söyleyecem beyim, ben Sincan'ın köylerindenim bey, otun güç bittiği, atın geç yetişdiği kavruk köylerinden birindenim. Bizim mıhtar bana bilet aldı trene bindirdi, kodum Angara' ya geldim.
- “Muhtar niçin Ankara'ya gönderdi seni?”
- “Gazi Paşamızı görmem için. Başını pek ağrıttım da.... Benim iki oğlum gavur harbinde şehit düştü. Memleketi gavurdan kurtaran kişiyi bir kez görmeden ölmeyeyim diye hep dua ettim durdum. Rüyalarıma girdi Gazi Paşa. Ben de gün demeyip mıhtara anlatınca, o da bana bilet alıverip saldı Angara’ ya, giceleyin geldimdi. Yolu neyi de bilemediğimden işte agşamdan belli böyle kendimi ordan oraya vurup duruyom bey.”
- “Senin Gazi Paşa' dan başka bir isteğin var mı?”
Kadının birden yüzü sertleşti.
- “Tövbe de bey tövbe de! Daha ne isteyebilirim ki... O, bizim vatanımızı kurtardı. Bizi düşmanın elinden kurtardı. Şehitlerimizin mezarlarını onlara çiğnetmedi daha ne isteyebilirim ondan? Onun sayesinde şimdi istediğimiz gibi yaşıyoruz. Şunun bunun gavur dölünün köpeği olmaktan onun sayesinde kurtulmadık mı? Buralara bir defa yüzünü görmek, ona sağ ol paşam! Demek için düştüm. Onu görmeden ölürsem gözlerim açık gidecek. Sen efendi bir adama benziyon, bana bir yardım edive de Gazi Paşayı bulacağım yeri deyive.”
Atatürk'ün gözleri dolu dolu olmuştu, çok duygulandığı her halinden belliydi. Bana dönerek;
- “Görüyorsun ya Gökçen, işte bu bizim insanımızdır... Benim köylüm, benim vefalı Türk anamdır bu.
Attan indim. Yaşlı kadının elini tuttum;
- “Anacığım” dedim, “sen gökte aradığını yerde buldun, rüyalarını süsleyen, seni buralara kadar koşturan Gazi Paşa yani Atatürk iste karşında duruyor.”
Köylü kadın bu sözleri duyunca şaşkına döndü. Elindeki değneği yere fırlatıp, Atatürk'ün ellerine sarıldı. Görülecek bir manzaraydı bu. İkisi de ağlıyordu. İki Türk insanı biri kurtarıcı, biri kurtarılan, ana oğul gibi sarmaş dolaş ağlıyorlardı. Yaşlı kadın belki on defa öptü Ata' nın ellerini. Ata da onun ellerini öptü. Sonra heybesinden küçük bir paket çıkarttı. Daha doğrusu beze sarılmış bir köy peyniri. Bunu Atatürk'e uzattı;
- “Tek ineğimin sütünden kendi ellerimle yaptım Gazi Paşa, bunu sana hediye getirdim. Seversen gene yapıp getiririm.”
Paşa hemen orada bezi açıp peyniri yedi. Çok beğendiğini söyledi. Sonra birlikte köşke kadar gittik. Oradakilere şu emri verdi;
- “Bu anamızı alın burada iki gün konuk edin. Sonra köyüne götürün.
Giderken de kendisine üç inek verin benim armağanım olsun.”
Bu anıdan Atatürk'ün milletine verdiği değeri ve önemi anlıyoruz.
17Mart 1923 Tarsus:
Mustafa Kemal İstasyon'dan şehre doğru, bir süre yaya olarak yürüdü. O'nu görmek için sabahtan itibaren yolları dolduran Tarsusluların arasından neşe ile selamlar vererek, ilerledi. O sırada ansızın bir olayla karşılaştı.
Milli Mücadele'deki çete giysili bir kadın, Atatürk'ün yolunu keserek ayağına kapandı. Gözyaşlarıyla şöyle haykırıyordu:
- "Bastığın toprağa kurban olayım Paşam!"
Mustafa Kemal onu yerden kaldırmak için eğilirken kulağına bu kadının Kurtuluş Savaşında cephelerde çarpışmış olan (Adile Çavuş) olduğunu fısıldadılar.
Gözlerinden iki damla yaş düşen Mustafa Kemal, bu güneşten yüzü yanmış kadının elinden tutup ayağa kaldırdı ve ona şöyle seslendi:
- "Kahraman Türk kadını! Sen yerlerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde yükselmeye layıksın."
Atatürk Türk kadınına çok değer veren bir liderdi.
"Bunlar bir gün olacaktır...Görürsünüz,işitirsiniz..."
Prof.Dr.Afet İnan "Atatürk hakkında hatıra ve belgeler" adlı kitabında ilginç bir hatırasını naklediyor. Atatürk 09 ocak 1936 Perşembe günü, dil ve tarih coğrafya fakültesi'nin açılış dersinde okuması için afet İnan'a : "tarih belgelerinin ilerideki keşifleri buna dayanacaktır.Her tarihi kişinin söylediği sözler toplanabilecek ve böylece biz onları kendi seslerinden ve sözlerinden dinleyebileceğiz." diyerek yazıyı verir. Buna karşılık Afet İnan :
"Bu çok uzak bir gelecekte belki olabilecek keşfin benim ifadem olarak verilmesine cesaret edemeyeceğimi" kendisine söylediğim zaman canı sıkıldı ve şöyle dedi :
"Bunlar bir gün olacaktır...Görürsünüz,işitirsiniz..."
Atatürk ileri görüşlü bir liderdi.
SAYFA 56
1.ETKİNLİK
GÜNLÜK ÖRNEKLERİ:
TURGUT UYAR’DAN
30.01.1956
Az konuşur olmayı, suskun olmayı erdem saymıyorum artık. Kendini kaçırmak, kendini gizlemek gibi geliyor bana.
27.02.1956
İzinliyim. Boşum. İlgisiz dolaşıyorum sokaklarda. Bu boşluk, bu kayıtsızlık ürküntü veriyor bana. Doğaya uygun, yapmacıksız bir yaşama özlüyorum. Kurtuluşumuz şiirden falan gelmeyecek, yaşamamızdan gelecek gelecekse.
3.1.1956
Nigâr Hanım’ın şiirlerini okudum. Elbette ilkel şiirler birçoğu. Ama birden düşünüyorum. “Gücenme, aslı harâbım senin firâkında” dizesi, bir bakıma, bir şiir geleneğinin yenilenmesi döneminde, yeni bir duygu, yeni bir söyleyiş sayılamaz mı?
Geçmiş ozanları, duygularının, söyleyişlerinin cılızlığı yüzünden küçümsemek doğru mu? Duygular yeni, biçimler, duyarlanma yeni. Bugün bu şiirleri, dolayısıyla bu duyguları, ancak eski şiirler öyle yazıldığı için daha iyi anlıyoruz. Öyleyse, iyi kötü bütün geçmiş ozanlara selam.
(Günlük-kitaplaşmamıştır)
CEMİL MERİÇ’TEN
26.2.1963
Ağaç her gün meyve vermez. Konuşmayan ağaçlar da vardır. Ne dallarında çiçekler gülümser baharları, ne çiçeklerinde arılar dolaşır. Konuşmayan ağaçlar da var…
Zindanda söylenen şarkıyı kim dinler? Zindanda söylenen şarkı ölüm kokar, zincir kokar, küf kokar. Ölüm açacak kapısını bir sabah o zindanın, ardına kadar.
Kuşlar gibi geçiyor günler önünden, cıvıldamıyorlar. Günler tren, günler mavi ufuklarda eriyen birer ümit. Kanatlarından yakalayamıyorsun kuşları. Tren sessiz gidiyor rüya ülkelerine.
(Jurnal - Cilt 1)
Bu metinlerde yazarlar kişisel gözlem ve dikkatlerini metinlere yansıtmış, doğal, içten yalın bir dil kullanmışlardır.Samimi ve kişisel duyarlılığı yansıtan bir anlatım tavrı takınmışlardır.
GÜNLÜK TÜRÜNDEKİ METİNLERİN ORTAK ÖZELLİKLERİ
Kısa yazılardır.
Olayı yaşayan kişi tarafından yazılır.
Yazarın yaşamından izler taşır.
Olaylar tarih atılarak günü gününe yazılır.
Birinci kişi ağzından yazılmış kısa ve özlü yazılardır
İnandırıcı, içten ve samimidirler.
Konuşma diline yakın bir dil kullanılır.
yazarın kişiliğini, görüşlerini ve ruhsal yapısını yansıtırlar.
Gerçekler, yaşanılanlar değiştirilmeden, çarpıtılmadan yazılır
Tarih, biyografi anı, … için birer belge değeri taşırlar.
Günlükler roman,gezi yazısı, hatıra gibi türlerde kullanılabilir.
2.ETKİNLİK
"Görkemli bir görünüşü var buradan Paris'in Her yer cetvelle çizilmiş gibi.Ne kadar her şeyin hesaplı kitaplı yapıldığını buradan bakan bir göz daha iyi anlıyor.Gözü rahatsız eden hiçbir mimari kusur pek göremiyorsunuz.Caddeler, bulvarlar, sokaklar bıçakla kesilmiş gibi..."
"Parisliler çok bahtiyar, o kış kıyametlerde bu sıcacık tertemiz gayet sıhhi havalana metrolarda evlerine gidip geliyorlar.Bir de bizim zavallı İstanbulluların çektikleri"
"Demek ki karşınızdaki millet vatan için ölenleri unutmuyor, isimlerini bir gelenek halinde mermere tunca işliyor.Yetişen nesil vatan ve millet için ölmenin en şerefli olduğunu Paris'i dolaşırken her adımda yaşıyor olmalı...." gibi cümleler yazarın gözlemlerini yansıtıyor.
Yazar gördüklerini ve yaşadıklarını içtenlikle anlattığı için günlüklerde gözlem ve kişisel dikkatin önemi vardır.
Yazar gözlemlerini anlatırken izlennimlerine de yer vermiştir."Parisliler çok bahtiyar, o kış kıyametlerde bu sıcacık tertemiz gayet sıhhi havalana metrolarda evlerine gidip geliyorlar.Bir de bizim zavallı İstanbulluların çektikleri" cümleleri bu izlenimlere örnek olabilir.
3.ETKİNLİK
Günlük yazıları içsel konuşmalardır.Günlüklerde anlatım yalın içten gözlem ve izlenimleri yansıtan bir şekildedir.
Günlükler insanın dertlerini, kederlerini, sevinçlerini kısaca tüm duygularını yansıtır.Günlük tutmak bir nev'i kişinin içsel konuşmasıdır.Gözlemlerinin ve izlenimlerinin içinden yankılanmasıdır.İnsan bazen kimseye anlatamadığı durumları sadece günlüğüyle paylaşır.Günlüğünü bir arkadaş bir sırdaş olarak görür..
4. ETKİNLİK
Günlükler roman,gezi yazısı, hatıra gibi türlerde kullanılabilir.
Yararlanılmıştır, çünkü yer ve tarih belirtilmiş.
SAYFA 57
5.ETKİNLİK
Kısa yazılardır.
Olayı yaşayan kişi tarafından yazılır.
Yazarın yaşamından izler taşır.
Olaylar tarih atılarak günü gününe yazılır.
Birinci kişi ağzından yazılmış kısa ve özlü yazılardır
İnandırıcı, içten ve samimidirler.
Konuşma diline yakın bir dil kullanılır.
Yazarın kişiliğini, görüşlerini ve ruhsal yapısını yansıtırlar.
Gerçekler, yaşanılanlar değiştirilmeden, çarpıtılmadan yazılır
Tarih, biyografi anı, … için birer belge değeri taşırlar.
Günlükler roman,gezi yazısı, hatıra gibi türlerde kullanılabilir.
6.ETKİNLİK:
ANLATIM TÜRLERİ BU ANLATIM TÜRÜNE ÖRNEKLER
Avrupa Yolculuğu:
Öyküleyici anlatım: "Yağmur olanca şiddetiyle bastırdı,genişçe bir çınarın altına sığındım
Açıklayıcı anlatım "Bizim postanelerde bulunmayan birçok yenilik var.parayı atıyorsunuz attığınız paraya göre pul düşüyor."
Betimleyici Anlatım:"Bandırmada'yız,sahil boyunca yayılmış yamaçlara tırmanmış şirin bir yer..."
" Muhteşem bir kubbeyi tutan sütunlarla heykellerle büyük renkli duvar tablolarıyla süslü elliyi aşkın turistle birlikte..."
ÇALIKUŞU:
Öyküleyici anlatım: "Bugün akşama doğru bir Çeçen arabasıyla Zeynilere geldim."
Betimleyici anlatım:"Beyaz peştemalını, taşlıklar, safalar ve merdivenlerde kendine göre bir ahenkle sürüdüğü şıp şıp terliklerini çıkarmış,arkasına soluk çuhadan yakası kapalı uzun ir ceket, ayaklarına imam galoşları giymişti."
7. ETKİNLİK:
Kişilerin kaleminden günü gününe yazılan günlükler, tüm gerçekliğiyle yaşamı yansıtan birer ayna olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Günlükler, insanın iç dünyasını kurgusuz bir biçimde sergileyerek günlüğün sahibine ilişkin ayrıntılı bilgilere birinci elden ulaşmamızı sağladıkları gibi, yazıldıkları dönemin önemli olaylarına ilişkin tarihsel belgeler olarak da önem kazanırlar. Ayrıca insanlar yaşadıklarını günü gününe yazarak yazma alışkanlığı kazanır.Bu alışkanlık da kişinin yazma yeteneğini geliştirir, kendini daha iyi ifade etme imkanı bulur.
8.ETKİNLİK:
Bazı cümlelerde anlatım bozuklukları olmasına rağmen metin için açık, duru, yalın ve akıcı diyebiliriz.
SAYFA 58
9.ETKİNLİK
Metindeki yan anlamlı sözcükler: "bacak" sözcüğü
Mecaz anlamlı sözcükler ve sözcük grupları: "tatlılıkla,sarılı,sızdırmak, yol,hesaplı kitaplı yapmak, serilen, düşüncelerin kucağı, uzanan..."
Gerçek anlamlı sözcükler: "Caddeler, bulvarlar, sokaklar,garaj, meydan, yağmur, Beyazıt Kulesi, turist, kart, sembol, eşya..."
*Bu mecazlar farklı durum ve olayları ifade edilmek için kullanılmıştır.
10.ETKİNLİK:
Anlatım bozukluğu olan cümlelerin düzeltilmiş halleri:
"Gözü rahatsız eden mimari hiçbir kusur göremiyorsunuz." (sözcük yanlış yerde kullanılmış,pek de gereksiz)
"Bavullarmızı, çantalarımızı hazırlayıp evden çıktık; ya da "Bavullarımız, çantalarımız hazır(dı), evden çıktık."
"İlk kocam fazla içiyordu, bir düşme sonucu (kocamın) ayağı kırıldı..." (tamlayan eksikliği)
"Parislilerin 'Tour Eiffel' dedikleri 'Eyfel Kulesi' yakından bakınca hele dört bacakları (bacağı) altına gelince..." ( tamlama yanlışlığı) (Katkıları için Yusuf Taştan'a teşekkürler:)
11.ETKİNLİK
Günlüklerde dil göndergesel ve heyecana bağlı işlevde kullanılmıştır.Örnekler:
Bu gezimi günü günüe not edeceğim.( göndergesel işlev)
Ben 2.kat bileti aldım.(göndergesel işlev)
Ne yapsın mübarek adamcağız! (heyecana bağlı işlev)
12.ETKİNLİK
Sözcükler: Ses Olayı Oluşma nedeni
nasıl > ünlü düşmesi ne+asıl birleşmesi nedeniyle...
seyrediyorum >ünlü düşmesi,ünsüz yumuşaması seyir ismi yardımcı eylemle(et-)birleştiğinden
sıcacık> ünsüz düşmesi süreksiz sert ünsüzle biten sözcüğe küçültme eki geldiğinden
küçücük : '' '' " " " " " " " "
kitaplığa : ünsüz yumuşaması sonu süreksiz sertle biten sözcüğe ünlü ile başlayan ek(yönelme eki)gelmesi
işlemekte : ünsüz sertleşmesi(benzeşme) süreksiz sert ünsüzün (k) yanına (d) yumuşak ünsüzle başlayan ek gelmesi
paraya : kaynaştırma harfi(y) iki ünlü yan yana gelmediği için araya kayn.harfi gelmiş
SAYFA 59
ANLAMA-YORUMLAMA
1) Yazar bu metni Avrupa yolculuğunu günü gününe not etmek, günlük yazı türünün nasıl bir sonuç vereceğini denemek amacıyla yazmıştır.
2)"Dar atmak" , "dehşetli zevklenmek", "müeessese", "hüviyet" gibi sözcükler dönemin dil özellikleriyle ilgili söyleyişlerdir.
3) ANLATMAYA BAĞLI TÜRLERLE GÜNLÜK METNİNİN ORTAK ÖZELLİKLERİ
1) Olay çevresinde gelişirler.
2) Olaylar belli bir zaman diliminde geçer.
3) Yer, zaman kişi ögeleri vardır.
4) Betimleyici, öyküleyici, açıklayıcı anlatım türleri kullanılır.
5) Zihniyet unsurlarından etkilenirler.
6) Metinlerin bir yazarı vardır.
7) Olayın mutlaka bir anlatıcısı vardır.
4) Yazarın anlattıkları günümüzde anlam değerini korumaktadır.Çünkü bu günlükten yazarın o dönem Avrupasıyla ilgili gözlem ve izlenimlerini öğreniyoruz.
SAYFA 60
13 .ETKİNLİK
"Beylik Sözler" metninde yazar eleştirel , sert bir üslup kullanılmış.Ayrıca tilcik,tüz,gönenmek gibi öz Türkçe sözcükleri kullanması yazarın dil anlayışında takındığı tavrı da göstermektedir.Avrupa Yolculuğu metni ise yazarın gezip gördüğü Paris'le ilgili gözlem ve izlenimlerini anlattığı bir metindir.
5) Yazar kendisine ilginç gelen, gezdiği gördüğü yerlerle ilgili belirgin ve ayırt edici durumlara günlüğünde yer vermiştir.
6) Yazar gezip gördüğü yerlerle ilgili gezi günlüğü tuttuğundan dili son derece açık, yalın ve sadedir.
7) Her okur kendi bilgi birikimine kültür düzeyine göre metinden çeşitli anlamlar çıkarabilir.
8) Metnin sizde uyandırdığı duygu ve düşünceleri belirtiniz.
14.ETKİNLİK
Yazacağınız günlükte mutlaka yer ve tarih belirtmeye, içten,yalın özlü bir üslup kullanmaya dikkat ediniz.
ÖLÇME-DEĞERLENDİRME
1) * öyküleyici, betimleyici, açıklayıcı anlatım türleri kullanılır.
* gezi yazısı, hatıra, roman ,hikaye
2)* (Y) "hemen"den kasıt günü gününe ise doğru cevap (Y)soru maalesef ki açık uçlu!(E.F)
*(Y)
*D)
3) (D)
4) (D)
OKUL DIŞI ETKİNLİK
SABİHA GÖKÇEN ANLATIYOR
“Bir Köylü Kadın ve Atatürk”
Gazi Çiftliği’nde dolaşıp hava alırken oldukça yaşlı bir kadına rastladık. Atatürk attan inerek bu ihtiyar kadının yanına sokuldu;
- “ Merhaba nine”
Kadın Ata' nın yüzüne bakarak hafif bir sesle;
- “Merhaba” dedi.
- “Nereden gelip nereye gidiyorsun?”
Kadın şöyle bir an duraladı;
- “Neden sordun ki?” dedi. “Buraların sahabisi misin? Yoksa bekçisi mi?”
Paşa gülümsedi;
- “Ne sahibiyim ne de bekçisiyim nine. Bu topraklar Türk milletinin malıdır. Buranın bekçisi de Türk milletinin kendisidir. Şimdi sen nereden gelip nereye gittiğini söyleyecek misin?”
Kadın başını salladı;
- “Tabii söyleyecem beyim, ben Sincan'ın köylerindenim bey, otun güç bittiği, atın geç yetişdiği kavruk köylerinden birindenim. Bizim mıhtar bana bilet aldı trene bindirdi, kodum Angara' ya geldim.
- “Muhtar niçin Ankara'ya gönderdi seni?”
- “Gazi Paşamızı görmem için. Başını pek ağrıttım da.... Benim iki oğlum gavur harbinde şehit düştü. Memleketi gavurdan kurtaran kişiyi bir kez görmeden ölmeyeyim diye hep dua ettim durdum. Rüyalarıma girdi Gazi Paşa. Ben de gün demeyip mıhtara anlatınca, o da bana bilet alıverip saldı Angara’ ya, giceleyin geldimdi. Yolu neyi de bilemediğimden işte agşamdan belli böyle kendimi ordan oraya vurup duruyom bey.”
- “Senin Gazi Paşa' dan başka bir isteğin var mı?”
Kadının birden yüzü sertleşti.
- “Tövbe de bey tövbe de! Daha ne isteyebilirim ki... O, bizim vatanımızı kurtardı. Bizi düşmanın elinden kurtardı. Şehitlerimizin mezarlarını onlara çiğnetmedi daha ne isteyebilirim ondan? Onun sayesinde şimdi istediğimiz gibi yaşıyoruz. Şunun bunun gavur dölünün köpeği olmaktan onun sayesinde kurtulmadık mı? Buralara bir defa yüzünü görmek, ona sağ ol paşam! Demek için düştüm. Onu görmeden ölürsem gözlerim açık gidecek. Sen efendi bir adama benziyon, bana bir yardım edive de Gazi Paşayı bulacağım yeri deyive.”
Atatürk'ün gözleri dolu dolu olmuştu, çok duygulandığı her halinden belliydi. Bana dönerek;
- “Görüyorsun ya Gökçen, işte bu bizim insanımızdır... Benim köylüm, benim vefalı Türk anamdır bu.
Attan indim. Yaşlı kadının elini tuttum;
- “Anacığım” dedim, “sen gökte aradığını yerde buldun, rüyalarını süsleyen, seni buralara kadar koşturan Gazi Paşa yani Atatürk iste karşında duruyor.”
Köylü kadın bu sözleri duyunca şaşkına döndü. Elindeki değneği yere fırlatıp, Atatürk'ün ellerine sarıldı. Görülecek bir manzaraydı bu. İkisi de ağlıyordu. İki Türk insanı biri kurtarıcı, biri kurtarılan, ana oğul gibi sarmaş dolaş ağlıyorlardı. Yaşlı kadın belki on defa öptü Ata' nın ellerini. Ata da onun ellerini öptü. Sonra heybesinden küçük bir paket çıkarttı. Daha doğrusu beze sarılmış bir köy peyniri. Bunu Atatürk'e uzattı;
- “Tek ineğimin sütünden kendi ellerimle yaptım Gazi Paşa, bunu sana hediye getirdim. Seversen gene yapıp getiririm.”
Paşa hemen orada bezi açıp peyniri yedi. Çok beğendiğini söyledi. Sonra birlikte köşke kadar gittik. Oradakilere şu emri verdi;
- “Bu anamızı alın burada iki gün konuk edin. Sonra köyüne götürün.
Giderken de kendisine üç inek verin benim armağanım olsun.”
Bu anıdan Atatürk'ün milletine verdiği değeri ve önemi anlıyoruz.
17Mart 1923 Tarsus:
Mustafa Kemal İstasyon'dan şehre doğru, bir süre yaya olarak yürüdü. O'nu görmek için sabahtan itibaren yolları dolduran Tarsusluların arasından neşe ile selamlar vererek, ilerledi. O sırada ansızın bir olayla karşılaştı.
Milli Mücadele'deki çete giysili bir kadın, Atatürk'ün yolunu keserek ayağına kapandı. Gözyaşlarıyla şöyle haykırıyordu:
- "Bastığın toprağa kurban olayım Paşam!"
Mustafa Kemal onu yerden kaldırmak için eğilirken kulağına bu kadının Kurtuluş Savaşında cephelerde çarpışmış olan (Adile Çavuş) olduğunu fısıldadılar.
Gözlerinden iki damla yaş düşen Mustafa Kemal, bu güneşten yüzü yanmış kadının elinden tutup ayağa kaldırdı ve ona şöyle seslendi:
- "Kahraman Türk kadını! Sen yerlerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde yükselmeye layıksın."
Atatürk Türk kadınına çok değer veren bir liderdi.
"Bunlar bir gün olacaktır...Görürsünüz,işitirsiniz..."
Prof.Dr.Afet İnan "Atatürk hakkında hatıra ve belgeler" adlı kitabında ilginç bir hatırasını naklediyor.
Atatürk 09 ocak 1936 Perşembe günü, dil ve tarih coğrafya fakültesi'nin açılış dersinde okuması için afet İnan'a : "tarih belgelerinin ilerideki keşifleri buna dayanacaktır.Her tarihi kişinin söylediği sözler toplanabilecek ve böylece biz onları kendi seslerinden ve sözlerinden dinleyebileceğiz." diyerek yazıyı verir. Buna karşılık Afet İnan :
"Bu çok uzak bir gelecekte belki olabilecek keşfin benim ifadem olarak verilmesine cesaret edemeyeceğimi" kendisine söylediğim zaman canı sıkıldı ve şöyle dedi :
"Bunlar bir gün olacaktır...Görürsünüz,işitirsiniz..."
Atatürk ileri görüşlü bir liderdi.
SAYFA 61
3.ANI
HAZIRLIK
*Yaşadığımız her şeyden aynı şekilde etkilenmeyiz.Bazı olaylar ve durumlar bizi çok az etkiler veya hiç etkilemezken bazıları da bizde derin izler bırakır.Yıllar geçse de o olay veya durum hafızamızda tazeliğini korur.
*İnsan sosyal bir varlık olarak sürekli iletişimde olduğu için yaşadığı bazı olay ve durumları başkalarına anlatma, bunları paylaşma ihtiyacı duyar.
*Bir olayı yaşayan birinden dinlemek o kişinin yaşadığı olayla ilgili bilgi, gözlem ve izlenimlerini doğrudan doğrudan anlatması bakımından inandırıcıdır.
*İlginç bir anısı olan biri mutlaka vardır çevrenizde:)))
*Dinlediğiniz anılarda anlatıcı kahraman anlatıcı (olayı 1.derecedden yaşayan kişi) olduğu için bireysel duygu ve düşüncelerini, kendi gözlem ve izlenimlerini yansıtır.Bir olayı onu başkasından duyan birinin anlatmasıyla olayı bire bir yaşayan birinin anlatması arasında fark vardır.
1.ETKİNLİK
ANI ÖRNEKLERİ
Çanakkale Geçilmez.
10 Ağustos 1915. Conkbayırı'nı almak ve bütün boğaza hakim olmak için İngilizler 20.000 kişilik bir kuvvetle günlerce kazdıkları siperlere yerleşmişler, hücum anını bekliyorlardı. Gecenin karanlığı tamamen kalkmış, tan ağarmak üzereydi. 8. tümen komutanı ve diğer subaylarını çağırdım:
- Mutlaka düşmanı yeneceğinize inanıyorum ancak siz acele etmeyin, evvela ben ileri gideyim, size ben kırbacımla işaret verdiğim zaman hep birlikte atılırsınız. Bu durumdan askerlerini de haberdar etmelerini istedim. Hücum baskın şeklinde olacaktı. Sakin adımlarla ve süzülerek düşmana 20 -30 metre yaklaştım. Binlerce askerin bulunduğu Conkbayırı'ndan ses çıkmıyordu. Dudaklar sessizce bu sıcak gecede dua ediyordu. Kontrol ettim. Kırbacımı başımın üstüne kaldırıp çevirdim ve birden aşağı indirdim. Saat 4:30 da kıyametler kopmuştu. İngilizler neye uğradıklarını şaşırmıştı. "Allah Allah" sesleri bütün cephelerde, karanlıkta gökleri yıkıyordu.
Her taraf duman içinde ve heyecan her yere hakim olmuştu. Düşmanın topçu ateşi büyük çukurlar açıyor, her tarafa şarapnel ve kurşun yağıyordu. Büyük bir şarapnel parçası tam kalbimin üzerine çarptı, sarsıldım, elimi göğsüme götürdüm, kan akmıyordu. Olayı Yarbay Servet Bey'den başka kimse görmemişti. Ona parmağımla susmasını emrettim. Çünkü vurulduğumun duyulması bütün cephelerde panik yaratabilirdi. Kalbimin üzerinde bulunan saat param parça olmuştu. O gün akşama kadar birliklerin başında daha hırslı olarak çarpmıştım. Yalnız bu şarapnel vücudumla kalbimin üzerinde aylarca gitmeyen derin bir kan lekesi bırakmıştı.
Aynı günün gecesi, yani 10 Ağustos günü, beni mutlak ölümden kurtaran ve parçalanan saatimi Ordu Komutanı Liman von Sanders Paşa' ya hatıra olarak verdim. Çok şaşırmış, heyecanlanmıştı. Kendisi de alıp cep saatini bana hediye etti. Bu hücumlarda İngilizler binlerce ölü bırakarak tamamen geri çekildi ve Çanakkale' nin geçilmeyeceğini iyice anlamış oldular.
(Alıntıdır)
ANI ÖRNEĞİ-2:
Aa sen çok oruç tutmuşsun!
Anne-babam çalıştıkları için yazları beni memleketimiz Amasya’ya bırakırlardı. Ramazan da yaza denk geliyordu. İlkokul 1 ya da 2. sınıf dönemlerimdi.
O zaman çöl sıcağı vs. gibi yakınmalar bilmezdik; ama hava gene çok sıcaktı! Her gün oruç tutmak ister sahura kalkardım; ama bir türlü sonunu getirmek kısmet olmazdı. Çünkü akrabalara emanettim ve kimse bana kıyamazdı. Her gittiğim yerde “Oruç musun?” diye sorarlardı. Evet cevabını duyunca da şöyle diyaloglar yaşanırdı: “Ne zamandır yemedin? Sabah kalktıktan beri yemedim. Acıktın mı? Evet. Aa bu saat olmuş sen çok oruç tutmuşsun!” Hiç bana sormadan sofra hazırlanır ve ben de karşı koyamaz bi güzel kahvaltımı ederdim. Öğlen olunca yine aynı diyaloglar yaşanır. Öğle yemeğini de yedirirlerdi! 1 hafta kadar sonra da artık “çocuklar sahura kalkınca oruç tutmuş sayılırlar” fikri daha mantıklı gelmeye başladığı için günler böyle devam edip giderdi. Zayıf ve çelimsiz bir çocuk olduğum halde Amasya’da geçen günlerden sonra semirmiş bir çocuk olurdum. Murat Öz
ANI ÖRNEĞİ-3
O kadar utandı ki paketi alırken elleri titriyordu
Okul Aile Birliği başkanlığı yaptığım bir dönemde okulumuzdaki fakir öğrencilerin ailelerine Ramazan nedeniyle gıda yardımında bulunmak üzere bir çalışma programı düzenledik.
Çevremizdeki hayırsever insanlardan toplayabildiğimiz kadar gıda maddesi topladık. Bunları düzenli bir şekilde paketler oluşturduk ve dağıtıma hazırladık. Fakir öğrencilerimize gizlice velilerinin iftarla teravih namazı arasında okula gelmesini söyledik. Dağıtımlarımız devam ediyordu ki bir ara kimse kalmadı, ben de hava almak için dışarı çıkmıştım. Bir velinin okulun etrafında dolaştığını, bir türlü içeri gelmediğini gördüm. Hemen kestirmeden önüne çıktım ve birisini mi aradığını sordum. Mahçup, utangaç bir ses tonuyla bana toplantı için okuldan çağrıldığını söyledi. O saat de toplantı olmadığını bildiğim için gıda yardımı almaya geldiğini anladım. “Sizi ben çağırdım.” diyerek içeri götürdüm ve eline gıda paketini uzattım. Fakat o kadar utandı ki paketi alırken elleri titriyordu ve gözleri doldu. Paketi aldı ve birisi görecek mi diye hızlı hızlı adımlarla hiç sağa sola bakmadan karanlıkta kayboldu. Bu olay beni çok etkiledi. Her Ramazan ayında unutamayacağım bir olaydı.
ANI ÖRNEĞİ-4
HİLMİ YAVUZ'DAN YAHYA KEMAL ANISI:
İlk gençlik yıllarımızda İstiklal Caddesi'nde (o yıllarda şimdiki gibi omuz vurup geçenler ya da çantalarını savurarak yürüyenler henüz yoktu o caddede! Ve özür dileme unutulmamıştı!) yeniyetme 'aylak adamlar' olarak bir aşağı bir yukarı gezinirken, Tokatlıyan Oteli kahvesinin Cadde-i Kebir'e bakan büyük ve yekpare camlı vitrininde, Üstad'ı görmüştüm birkaç kez. Tıpkı şimdi Yıldız'a taşınmış olan heykelinde göründüğü gibi, iki eliyle bastonuna dayanmış, dalgın, önünden geçenleri seyrediyor gibiydi...
Elbette, Üstad'la tanışmam sözkonusu değildi. Şiirlerinin tümünü neredeyse ezbere okuyabilecek kertede hayranlık duyduğumdan olmalı, o büyük ve yekpare camlı vitrinin önünden geçerken, Üstad orada olsun ya da olmasın, tuhaf bir yürek çarpıntısı hissettiğimi hatırlıyorum. Şiir yazmayı öğrenmeye çalışan bir yeniyetmenin, büyük bir şairin bu kadar yakınından geçmesi! Aramızda o büyük ve yekpare cam vardı sadece...
Bu anılarla okuduğumuz metinde, anlatıcılar kahraman anlatıcıdır ve olaylar "ben" etrafında şekillnmiştir.Açık sade ve içten bir anlatımları vardır.Olaylar olduğu gibi çarpıtılmadan, abartılmadan yansıtılmıştır.İçerik olarak hepsi farklıdır.Hepsinde anlatıcıların yaşadığı farklı olaylar anlatılmıştır.1.anı Çanakkale Savaşı ile ilgili , 2.ve 3. Ramazan ayıyla ilgilidir, 4.de ise Hilmi Yavuz'un Yahya Kemal'le karşılaşmaları anlatılmıştır.
*Beğendiğiniz anıyı okuyup neden beğendiğinizi belirtiniz.
1 - Yaşanmakta olanı değil, yaşanmış bir konuyu anlatır.
2 - İnsan belleğinde iz bırakan olay ve olguları anlatır
3 - Tarihsel gerçeklerin öğrenilmesine katkı yaptığı için tarihçilere ışık tutar.
4 - Tanınmış, bilim, sanat ve politika adamlarının yaşamlarını çalışma ve araştırmalarını anlatır.
5 - Yazarın unutulmasını istemediği gerçekleri kalıcı kılar.
6 - Geçmiş birinci kişinin ağzından kişisel yargılar ve yorumlarla verilir.
7-Yazar her türlü kaynaktan yararlanabilir.
8-Anlatıcı yazarın kendisidir.
9-Açık sade içten bir anlatımı vardır.
2.ETKİNLİK
*Yazarın kendisidir.(kahraman anlatıcı)
*Anlatıcı olaya tanıklık etmiştir.Olay Atatürk'ün çevresinde gelişmektedir.
3.ETKİNLİK
Anlatıcı olayı inandırıcı kılmak için kendi bilgi ve izlenimlerini doğrudan doğrudan anlatmıştır.
Anılar objektif eserlerdir ve dönemle ilgili belge biteliği taşır.Bunun olabilmesi için de yazarın anlattıklarını kanıtlaması gerekir.
4.ETKİNLİK
Salih Bozok'un anlattıkları bir belge niteliği taşıyor.Çünkü yaşanılan dönemi kendi bilgi, gözlem ve izlenimlerine bağlı kalarak objektif bir şekilde anlatmıştır.
SAYFA 65
5.ETKİNLİK
*Anlatıcı yazarın kendisidir.(Kahraman anlatıcı)
*Yazar başka kaynaklara da başvurmuştur.Duyduğu ve gerçek olduğuna inandığı olayları kaynak göstermiştir.Yazar anılarda her türlü kaynaktan yararlanabilir...
*Bu sorunun cevabı bulduğunuz anılara göre değişebilir.
*Anılarda her türlü kaynaktan yararlanılabilir.Hatıra yazarlarının doğru olanı dile getirebilmek kaygısı ile kaleme aldığı devrelerle ilgili çeşitli belge, mektup günlük dergi ve gazetelerden faydalanabileceği de unutulmamalıdır.
*"Son" başlık metinde "büyük adamlar", "küçük adamlar" ,"bunalttığı","boyun eğmek" "büyük kelimeler" gibi sözcükler mecaz anlamda kullanılmıştır.Mecaz anlamları kelimelerin farklı durumları karşılamak için kullanıldığını unutmayın.
*İncelediğiniz metinlerde çağrışım değeri yapan kelimeler şunlar olabilir: Adam yerine saymak,büyük adamlar, küçük adamlar, boyun eğmek" vb...Mecaz anlamları kelimelerin farklı durumları karşılamak için kullanıldığını unutmayın.
6.ETKİNLİK
"İzmir'e girmeden önce Dumlupınar,Alaşehir ve Uşak'ta gördüklerimi de yazmak isterim."
"Gecenin ileri vaktinde yanımdaki odada bir gürültü işittim."
"Ertesi gün erkenden yola cepheye gideceklerini söyleyerek ona göre hazırlıkta bulunmamı emir buyurdular." "....... sabah olur olmaz otomobili emirlerine amade bulundurmuştum.
""Dumlupınar'a karanlıkta geldik."
"Ertesi sabah eşyamızı Afyon'dan getirttik." gibi cümlelerdeki altını çizdiğim sözcük ve söz grupları yer ve zaman hakkında bilgi vermektedir.
Bu yer bildiren isimler ve zaman zarfları metinde kanıtlama ve açıklama amacıyla kullanılmıştır.Bu zarfların anıdaki işlevi ise eylemin gerçekleştiği yer ve zamanı bildirmektir.
7.ETKİNLİK
*Verilen parça genel olarak açık bir anlatımın özelliklerini taşımaktadır.Ancak dönemin dil özelliklerine göre Arapça ve Farsça sözcüklerin sıklıkla kullanılması akıcılığı, bazı gereksiz ek ve kelimelerin kullanılması da duruluğu bozmaktadır.
*Metindeki anlatım özellikleri anı türünde bulunması gereken özelliklerdir.
8.ETKİNLİK
Yaptığımız çalışmalar sonucu anı özellikleriyle benzer bir sonuca ulaştık.Anı özellikleri için
(bknz. 1.ETKİNLİK)
9.ETKİNLİK
Mustafa Kemal Paşa... metnindeki anlatım türleri ve bunlara örnekler:
Öyküleyici anlatım:"Kurtarıldıktan bir gün sonra biz de Afyon'a gelmiştik.""Ertesi sabah eşyamızı Afyon'da getirttik." gibi birçok cümle...
"Betimleyici anlatım": "Düşmanın bizim kuvvetlerimiz tarafından çevrilmiş olduğunu harita üzerinde göstererek fevkalade memnun ve mesrur (sevinçli) idiler...
Öğretici anlatım:"Başkumandan Muhaberesi oluncaya kadar hiçbir yerle muharebe edilmiyordu.Her tarafta muharebe men olunmuştu.Hatta Ankara'ya da bilgi verilmemişti.Ancak 26 Ağustosta başlayıp 30 Ağustos'ta son bulan muharebeden sonra Ankara'ya bilgi verildi."
SON metninde
Öyküleyici anlatım: "İki hikaye işittim."
Öğretici anlatım:""İlim ve vatan adamı olunuz.Hiçbiri yalnız başına ne sizi ne de milletinizi kurtarabilir."
SAYFA 66
10.ETKİNLİK
İlk metinde "Esir fırka kumandalarından birisi Paşa'nın yanından çıktıktan sonra bize Türkçe olarak kiminle görüştüklerini söyledi." cümlesinde Türkçe sözcüğünden sonraki "olarak" gereksizdir,bunun çıkartılması gerekir.
Metnin ikinci cümlesinde "Kurtarıldıktan bir gün sonra biz de Afyon'a gelmiştik" cümlesinde anlam belirsizliği var.(Neresi kurtarıldıktan sonra belli değil)
....bir maşa başında gülmekte olduklarını gördüm" cümlesinde "güldüklerini şeklinde olmalıydı.Ol- yardımcı eylemi gereksiz kullanılmış.
"Biz Atatürk'le birlikte 1.Ordu Karagahına gittik." cümlesinde birlikte sözcüğü gereksiz kullanılmış."le" edatı zaten birliktelik anlamı veriyor.
11.ETKİNLİK
Metinlerde dil ağırlıklı olarak göndergesel işlevde kullanılsa da alıcıyı harekete geçirme (İçeri gir de neler olduğunu anlatayım."Kendilerinin istirahatini temin buyurunuz.") işlevi de bazı cümlelerde görülüyor.
Verilmekten istenen ileti neyse dilin işlevi ona göre düzenlenir.Örneğin metnin yazılış amacı bilgi vermek, aydınlatmak, bir şeyi öğretmekse dil göndergesel işlevde kullanılır.
12.ETKİNLİK
:Uşak'ta > sert ünsüzlerin benzeşmesi (ünsüz sertleşmesi)
çev(i)rilmiş > ünlü düşmesi
hat(t)ı > ses türemesi vardır.
"Mustafa Kemal Paşa...." metnindeki ses olayları ve bunların oluşum sebepleri:
SERT ÜNSÜZLERİN BENZEŞMESİNE ÖRNEKLER:
yatmıştık,gülmekte,hazırlıkta,çıktıktan,anlattı,ocakta,yoktu,bitmiştir,kalktılar,gönderilmişti,görüştü, etti, konuştuktan, çalıştık..." gibi sözcükler...
Bu ses olayını sebebi ise sonunda FSTKÇŞHP sert ünsüzleri bulunan bazı sözcüklere c,d,g(ğ) yumuşak ünsüzleriyle başlayan bir ek geldiğinde bu c,d,g seslerinin sertleşerek ç,t,k'ye dönüşmesidir.
ÜNLÜ DÜŞMESİNE ÖRNEKLER:
"emrini, yal(ı)n-ız>yalnız, sey(i)rederken,vak(i)tinde, iler(i)letmek, ay(ı)rılmadı, buyurursanız (ise'nin i'si düşmüş)" gibi sözcüklerde ünlü düşmesi vardır.
Bunun sebebi ise ikinci hecesinde dar ünlü (ı,i,u,ü)bulunan bazı sözcüklerin ünlü ile başlayan bir ek almasıdır.
SES TÜREMESİNE ÖRNEKLER:
hak(k)ıyla > "k" sesi türemiş
ileri-y-e
huzuru-n-a
anlat-a-y-ım> "y" yardımcı sesi türemiş
Bu sözcüklerdeki ses türemesinin sebebi Türkçede iki ünlü yan yana gelmesi araya yardımcı ses almasıdır. (ek bilgi: hakkı sözcüğü bu kuralın dışındadır.)
13.ETKİNLİK
Yazılış amacı: İkisi de bir kişinin başından geçen yaşanmışlıkları anlatmak için yazılır.
Ne zaman yazıldığı:Günlükler günü gününe, anılar yaşandıktan sonra yazılır.
Dilin işlevi:Her ikisinde de ağırlıklı olarak göndergesel işlevdedir.Ancak duruma göre diğer işlevleri de unutmamak gerekir.
Dil ve anlatım özellikleri: İki türde de samimi içten bir anlatım vardır.Objektiftirler.
Kullanılan anlatım türleri: Öyküleyici, betimleyici, öğretici anlatım türleri
Anı ve güncenin benzer ve farklı yönleri:
1. Anı da günlük gibi bir kişinin başından geçen gerçek yaşantılardan kaynaklanan yazı türüdür.
2. Günlük yaşanırken anı ise yaşandıktan sonra yazılır
3. Anıların öğretici yanı varken günlükler okuyucu için yazılmaz.
4. Anı yazılarının anlatım açısından kurgusal niteliklere sahip olduğunu da söyleyebiliriz Günlükler ise kurgudan uzak yoğun düşüncelerin toplamıdır.
5) İki türde de samimi , içten anlatım vardır.
SAYFA 67
1. Tema: Atatürk'ün hoşgörüsü ve insan sevgisidir.Bu tema Kurtuluş Savaşı döneminde esir düşen Yunanlı kumandalara gösterdiği anlayışla ilişkilidir.
2.Katmamıştır, bu da metnin nesnel anlatımı olduğunu gösterir.
3)Her ikisi de Kurtuluş Savaşı dönemini yansıtmaktadır.
4. Anlatıcı ile yazar aynıdır.Çünkü anılar yazarın kendi hayatıdır ve "ben" etrafında şekillenir.
5) Atatürkle ilgili birçok anıda onun milletini çok seven, milleti için çalışmaktan bıkmayan, azimli kararlı, vatansever, ileri görüşlü, hoşgörülü gibi kişilik özelliklerine sahip olduğunu görürürüz.
14.ETKİNLİK: (cümle içinde kullanmayı size bırakıyorum.)
mesrur: sevinmiş ,sevinçli
nizam: düzen, kuraidadi: eskiden lise derecesindeki okullara verilen ad.
veçhile: yönüyle
amade: hazır
fırka: 1 ) İnsan topluluğu 2) ( Askerlikte )Tümen 3 ) Siyasî parti
nefer: derecesi olmayan er, asker
ihtiyat : Herhangi bir konuda ileriyi düşünerek ölçülü davranma, sakınma
ricat etmek: gerilemek, geri çekilmek
refika: eş, karı, zevce
15.ETKİNLİK: (Bir anınızı yazınız.)
SAYFA 68
1)* yaşandıktan sonra
*yazarın hayatından
*göndergesel
2) (Y) , (D) , (D) (Y)
3) (D)
4) (C)
5)(C)
6) (A) (EK BİLGİ: paragrafta 'Mommo-Kız Kardeşim' filminin yönetmeni Atalay Taşdiken'in Akşam yazarına verdiği söyleşideki cevabını görüyoruz.)
7) (C)
SAYFA 70
4.BİYOGRAFİ(HAYAT HİKAYESİ) OTOBİYOGRAFİ
HAZIRLIK
*Başarılı insanların hayatlarından etkilenebiliriz.Onların bu başarı öyküleri bize örnek teşkil eder, hedeflerimizi büyütmemizi, daha azimli ve gayretli çalışmamızı sağlar.
*Başkalarının yaşam öyküsünü bilenler onların hayattan edindikleri tecrübeler, aldıkları dersler sayesinde kendi hayatlarına yön verebilirler...
*Bir sanatçıyı tanımadan yapıtlarını tam ve hakkıyla tanımak,anlamak mümkün değildir.Çünkü eserler, sanatçıların hayatlarından izler taşır, onların duyuş, düşünüşünü yansıtır.Sanatçıların yaşadıkları olayları, devrinin şartlarını kişilik yapısını ,ailesini, çevresini ...bilmek onların yapıtlarını daha iyi anlamlandırmamıza yardımcı olur.Örneğin Mehmet Akif'i tanımadan onun şiirlerini ve manzumelerini tam ve layıkıyla anlayamayız.
*Kendi yaşam öykümüzü yazmanın amacı bunun gelecek nesiller tarafından bilinmesi ve yaşadığımız olaylardan onların ders almaları olabilir...
*ÖNBİLGİ:
Kendi alanlarında ünlü olmuş, siyaset adamı, edebiyatçı, sporcu, bilim adamı, ses, sinema, tiyatro sanatçısı, gazeteci, ticaret adamı gibi kişilerin hayatlarını, neler yap-tıklarını, ülke ve dünya insanlığına neler kazandırdıklarını, hayatlarının önemli başarılarını ve dönüm noktalarını bütünüyle anlatan yazı ve kitaplara biyografi (yaşamöyküsü) denir.
Bir düşünürün, bir sanatçının, bir sporcu ya da tanınmış bir kişinin kendi yaşam öyküsünü anlattığı eserlerdir. Özyaşamöyküsü de denir. Kaynak olarak kişi kendini ve aile büyüklerinden aldığı bilgileri kullanır. Otobiyografi yazmak güçtür, çünkü insanın kendinden söz ederken objektif olması zordur. Otobiyografiler sayesinde o kişinin sanatı, düşünceleri, yaptığı işler hakkında bilgileniriz. Otobiyografiler aynı zamanda iyi bir belgeseldirler. Bu alanda çalışacaklara ve yazarın yaşadığı dönemin özelliklerine kaynaklık eder. Otobiyografileri okumak, insanın kendi deneyimlerine bir yaşam deneyimini, yaşayanın ağzından katmak demektir.
SAYFA 80
BİYOGRAFİ ÖRNEKLERİ
AHMET HAŞİM
1884’te Bağdat’ta doğdu, 1933’te İstanbul’da yaşamını yitirdi. Fizan Mutasarrıfı Arif Hikmet Bey’in oğlu. Çocukluğu Bağdat’ta geçti. 12 yaşında annesinin ölümü üzerine babasıyla birlikte İstanbul’a geldi. Mektebe-i Sultani'de (Galatasaray Lisesi) yatılı okudu. Tevfik Fikret ve Ahmed Hikmet Müftüoğlu'nun öğrencisiydi. 1907'de mezun oldu. Bir süre Reji İdaresi'nde çalıştı. Bir yandan da Hukuk Mektebi'ne devam etmeye başladı. İzmir Sultanisi Fransızca öğretmenliğine atandı. Hukuk eğitimini bırakıp İzmir'e gitti. 1912-1914 arasında Maliye Nezareti'nde çevirmenlik yaptı. 1. Dünya Savaşı yıllarını Çanakkale ve İzmir'de yedeksubay olarak geçirdi. Mütareke'den sonra İstanbul'a döndü. Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nde estetik ve mitoloji öğretmenliği yaptı. Harp Akademisi ve Mülkiye Mektebi'nde Fransızca dersleri verdi. Düyun-u Umumiye İdaresi'nde, Osmanlı Bankası'nda çalıştı. Akşam ve İkdam gazetelerinde köşe yazıları yazdı. 1928'de böbrek rahaksızlığının tedavisi için yurtdışına gitti ama iyileşemeden döndü. Şiire lise öğrenciliği yıllarında başladı. İlk şiirlerinde Abdülhak Hamit, Cenap Şahabettin, özellikle de Tevfik Fikret etkileri görülür. Bilinen ilk şiiri "Hayal-i Aşkım"da bu yönelmelere rağmen yeni bir sanat yönelimi olduğu dikkat çeker. Gençlik şiirleri Mecmua-i Edebiye, Musavver Terakki, Aşiyan, Jale, Musavver Muhit, Servet-i Fünun, Resimli Kitap dergilerinde yayınlandı. Bu şiirleri kitaplarına almadı. 2. Meşrutiyet'in yazınsal karmaşa ortamında onun şiiri ayrı bir ses olarak kendisini gösterdi. 1921'de basılan ilk şiir kitabı "Göl Saatleri"nin başındaki küçük manzumeler, bu dönemin asıl eserleridir. İzlenimci ressam etüdlerini andıran bu şiirlerle Ahmed Haşim, doğanın özünü sızdırmak ister gibidir. Şiiri, bir yandan Verlaine müziğine yaklaşırken, bir yandan Şeyh Gâlib'in parıltısını taşır. "Göl Saatleri", "Göl Kuşları", "Serbest Müstezatlar" ve "Muhtelif Şiirler" olmak üzere dört bölümden oluşan bu kitap Türk şiirinin Yahya Kemal Beyatlı'dan sonraki ikinci kanadını kurar. Beyatlı'nın geniş kesimleri kucaklayan toplumcu ve ulusçu şiirine karşılık Haşim daha dar ama daha derin bir kanalda akmayı tercih eder. İkinci ve son şiir kitabı "Piyale"nin girişinde "Şiir Hakkında Bazı Mülahazalar" bölümünde şiirle ilgili görüşlerini açıklar: Şair ne bir gerçek habercisi, ne güzel konuşmayı sanat haline getirmiş bir kişi, ne de bir yasak koyucudur. Şairin dili, düzyazı gibi anlaşılmak için değil, hissedilmek için yaratılmış, müzik ile söz arasında, ama sözden çok müziğe yakın ortalama bir dildir. Düzyazıda anlatımı yaratan öğeler şiir için sözkonusu olamaz. Düzyazı us ve mantık doğrur, şiir ise algı bölümleri dışında isimsiz bir kaynaktır. Gizliğe, bilinmezliğe gömülmüştür. Şairin dili, duyumların yarı aydınlık sınırlarında yakalanabilir. Anlam bulmak için şiiri deşmek, eti için bülbülü öldürmek gibidir. Şiirde önemli olan sözcüğün anlamı değil, şiir içindeki söyleniş değeridir. Şiiri ortak bir dil olarak düşünenler boş bir hayal kuruyor demektir. "Piyale" kitabındaki "Merdiven" ve "Bir Günün Sonunda Arzu" şiirleri, bu görüşleri yansıtan ve Türk edebiyatında görülmemiş bir şiirselliği ortaya koyan ürünlerdir. Bu kitapla birlikte Haşim'e saldırılar arttı. Ölçü ve Türkçe bilmemekle, toplum sorunlarına ilgisizlikle suçlandı. Yine de şiirleriyle 20'nci yüzyılın ilk çeyreğini etkilemeyi başardı.
ESERLERİ
ŞİİRLER:
Göl Saatleri (1921)
Piyale (1926)
FIKRA VE SOHBET:
Bize Göre (1926)
Gurabahane-i Laklakan (1928)
GEZİ:
Frankfurt Seyahatnamesi (1933)
ORHAN VELİ KANIK
Orhan Veli Kanık ya da Orhan Veli (13 Nisan 1914, İstanbul - 14 Kasım 1950, İstanbul), Türk şair. Melih Cevdet ve Oktay Rifat ile birlikte yenilikçi Garip akımının kurucusu olan Kanık, Türk şiirindeki eski yapıyı temelinden değiştirmeyi amaçlayarak sokaktaki adamın söyleyişini şiir diline taşıdı.[4] Şair 36 yıllık yaşamına şiirlerinin yanı sıra hikâye, deneme, makale ve çeviri alanında birçok eser sığdırdı.
Yeni bir zevk ortaya çıkarabilmek için eski olan her şeyden uzak duran Orhan Veli, hece ve aruz vezinlerini kullanmayı reddetti. Kafiyeyi ilkel; mecaz, teşbih, mübalağa gibi edebi sanatları gereksiz bulduğunu açıkladı. "Geçmiş edebiyatların öğrettiği her şeyi, bütün geleneği atmak" amacıyla yola çıkan Kanık'ın bu arzusu şiirinde kullanabileceği teknik olanakları azaltsa da şair, ele aldığı konular, bahsettiği kişiler ve kullandığı sözcüklerle kendine yeni alanlar oluşturdu.Yalın bir anlatımı benimseyerek şiir dilini konuşma diline yaklaştırdı. 1941 yılında, arkadaşlarıyla birlikte çıkardıkları Garip adlı şiir kitabında bu fikirlerinin örnekleri olan şiirleri yayınlandı ve Garip akımının doğmasına sebep oldu. Bu akım özellikle 1940-1950 yılları arasında Cumhuriyet dönemi şiirinde büyük etki bıraktı. Garip şiiri hem yıkıcı hem de yapıcı özelliği ile Türk şiirinde bir mihenk taşı kabul edilir.
Kanık, şiire getirdiği bu yenilikler yüzünden önceleri büyük ölçüde yadırgandı, çok sert eleştiriler aldı ve küçümsendi.Geleneklerin dışına çıkan eserleri, önce şaşkınlık ve yadırgama, daha sonra eğlenme ve aşağılamayla karşılansa da hep ilgi uyandırdı.Bu ilgi ise kısa zamanda şaire duyulan anlayış, sevgi ve hayranlığın artmasına yol açtı.Sait Faik Abasıyanık da Orhan Veli'nin bu yönüne dikkat çekerek onu "üzerinde en çok durulmuş, zaman zaman alaya alınmış, zaman zaman kendini kabul ettirmiş, tekrar inkâr, tekrar kabul edilmiş; zamanında hem iyi hem kötü şöhrete ermiş bir şair" olarak tanımladı.
Her ne kadar Garip döneminde yazdığı şiirleriyle öne çıksa da Orhan Veli "tek tür" şiirler yazmaktan kaçınmıştı. Durmadan arayan, kendini yenileyen, kısa yaşamı boyunca uzun bir şiir serüveni yaşayan Kanık'ın edebiyat hayatı farklı aşamalardan oluşmaktadır. Oktay Rifat bu durumu "Orhan Fransız şairlerinin birkaç nesillik şiir macerasını kısacık ömründe yaşadı. Türk şiiri onun kalemi sayesinde Avrupa şiiriyle atbaşı geldi." ve "Birkaç neslin belki arka arkaya başarabileceği bir değişmeyi o birkaç yılın içinde tamamladı." sözleriyle açıkladı.
Benzerlikleri: Her ikisinde de ünlü iki yazarın yaşam öyküsü başka biri tarafından kaleme alınmıştır.Sanatçıların hayatı, edebi kişiliği ve eserleri hakkında bilgi verilmiştir.Bu metinlerde dil göndergesel işlevde kullanılmıştır.Anlatımları nesneldir.Açık ve sade bir dil kullanılmıştır.
Faklılığı: İki farklı sanatçının hayatı üzerinde durulmuştur.
*Bilgi, belge, kanıt ve tanıklardan yararlanılmıştır.Bilgiler düzenlenirken kronolojik sıra izlenmiştir.
*Ön çalışma yapılmadan biyografi yazılmaz.
2.ETKİNLİK
*Okuduğumuz biyografide Atatürk'ün Selanik'te doğduğunu annesinin Zübeyde Hanım, babasının Ali Rıza Efendi olduğunu, annesinin ve babasını kişilik özelliklerini, babasını küçük yaşta kaybettiğini,sonrasında annesiyle dayısının yanına yerleştiğini , oradaki yaşamını, ilk okuduğu okulları....öğreniyoruz.
*Atatürk'ün zeki ve çalışkan,azimli, cesur, kararlı, vatanını ve miletini çok seven, bağımsızlığına çok düşkün, ileri görüşlü, mücadeleci, ulusçu, çağdaş,laik, inkılapçı... gibi kişisel özellikleri vardır.
Kişilik özelliklerinin oluşmasında annesinin, babasının Binbaşı Kadri Beyin, matematik öğretmeninin ve ülkenin içinde bulunduğu durumun çok etkisi vardır.Askeri okula gitmesi kişiliğini çok fazla etkilemiştir.
METNE GÖRE KRONOLOJİK SIRA: (bazı ayrıntılara da yer verilmiştir)
1881: Selanik'te doğdu
Önce mahalle mektebine sonra Şemsi Efendi Okuluna gitti.(metinde tarih yok)
1893: Askeri Rüstiye'ye girdi ve Kemal adını aldı.
1895: Selanik Askeri Rüstiyesi'ni bitirdi, Manastir Askeri Idadisi'ne girdi.
1899 Mart 13: Istanbul Harp Okulu Piyade sinifina girdi.
1902: Harp Akademisi'ne girdi ve burada gazete çikardi.
1905 Ocak 11: Harp Akademisi'ni Yüzbasi olarak bitirdi, Sam'a 5. Ordu'nun 30. Süvari Alayi'nda staj yapmak için atandi.
1906 Ekim: Sam'da Vatan ve Hürriyet Cemiyeti'ni kurdu.
1908 Temmuz 23: Mesrutiyet'in ilan edilmesi için çalismalari.
1909 Haziran 20: Rütbesi kıdemli yüzbaşıya yükseltildi.
1909 Mart 31: 31 Mart ihtilalinde Hareket Ordusu Kurmay Subayi olarak çalisti.
1911 Eylül 13: Mustafa Kemal, Istanbul'a Genelkurmay'a naklen atandi.
1911 Kasim 27: Mustafa Kemal, Binbasiliga yükseldi.
1912 Ocak 9: Mustafa Kemal, Trablusgarp'ta Tobruk saldirisini yönetti.
1913 Ekim 27: Mustafa Kemal, Sofya Atesemiliterligi'ne atandi.
1914 Mart 1: Mustafa Kemal, Yarbayliga yükseltildi.
1915 Subat 2: Mustafa Kemal, Tekirdagi'nda 19. Tümeni kurdu.
1915 Nisan 25: Mustafa Kemal, Ariburnu'nda Itilaf Devletleri'ne karsi koydu.
1915 Haziran 1: Mustafa Kemal'in Albayliga yükselisi.
1915 Agustos 9: Mustafa Kemal, Anafartalar Grup Komutanligi'na atandi.
1915 Agustos 10: Mustafa Kemal, Anafartalar'dan düsmani geri atti.
1916 Nisan 1: Mustafa Kemal'in Tuggenerallige yükselisi.
1917 Eylül 20: Mustafa Kemal, memleketin ve ordunun durumunu açiklayan raporunu yazdi.
1917 Ekim: Mustafa Kemal, Istanbul'a döndü.
1918 Ekim 26: Mustafa Kemal, Halep'in kuzeyinde bugünkü sinirlarimiz üzerinde düsman saldirilarini durdurdu.
1918 Ekim 30: Mondros Mütarekesi'nin imzalanmasi.
1918 Ekim 31: Mustafa Kemal'in Yildirim Ordulari Grup Komutanligi'na atanmasi.
1918 Kasim 13: Yildirim Ordulari Grup Komutanligi'nin kaldirilmasi ve Mustafa Kemal'in Istanbul'a dönüsü.
1919 Nisan 30: Mustafa Kemal'in Erzurum'da bulunan 9. Ordu Müfettisligi'ne atanmasi.
1919 Mayis 15: Izmir'e Yunan'lilarin asker çikarmasi.
1919 Mayis 16: Mustafa Kemal, Bandirma vapuruyla Istanbul'dan ayrildi.
1919 Mayis 19: Mustafa Kemal, Samsun'a çikti.
1919 Haziran 15: Mustafa Kemal, 3. Ordu Müfettisi ünvanini aldi.
1919 Haziran 21: Mustafa Kemal, Ulusal Güçleri Sivas Kongresi'ne çagirdi.
1919 Temmuz 8 / 9: Mustafa Kemal, askerlikten çekildi. (Saat: 20:50)
1919 Temmuz 23: Mustafa Kemal'in baskanligi altinda Erzurum Kongresi'nin toplanmasi ve bir Temsil Kurulu seçerek dagilmasi. (7 Agustos 1919)
1919 Eylül 4: Mustafa Kemal'in baskanligi altinda Sivas Kongresi'nin toplanmasi ve 11 Eylül'de sona ermesi.
1919 Eylül 11: Mustafa Kemal, Anadolu ve Rumeli Müdafaayi Hukuk Cemiyeti Heyet Temsiliyesi Baskanligi'na saçildi.
1919 Ekim 22: Amasya Protokolü'nün imzalanmasi.
1919 Kasim 7: Mustafa Kemal, Erzurum'dan milletvekili seçildi.
1919 Aralik 27: Mustafa Kemal, Heyeti Temsiliye'yle birlikte Ankara'ya geldi.
1920 Mart 20: Istanbul'un Itilaf Devletleri tarafindan ele geçirilmesi, Mustafa Kemal'in protestosu, Ankara'da yeni bir Millet Meclisi toplama girisimi.
1920 Mart 18: Istanbul'da Meclis-i Mebusan'in son toplantisi.
1920 Mart 19: Mustafa Kemal tarafindan Ankara'da üstün yetkiyi tasiyan bir Millet Meclisi toplanmasi hakkinda illere duyuruda bulunulmasi.
1920 Nisan 23: Mustafa Kemal, Ankara'da Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni açti
1920 Nisan 24: Mustafa Kemal, Büyük Millet Meclisi Baskani seçildi.
1920 Mayis 5: Mustafa Kemal'in baskanliginda ilk Hükümet'in toplantisi.
1920 Mayis 11: Mustafa Kemal, Istanbul Hükümeti tarafindan ölüm cezasina çarptirildi.
1920 Mayis 24: Mustafa Kemal'in cezasi Padisah tarafindan onaylandi.
1920 Agustos 10: Osmanli Imparatorlugu delegeleriyle Itilaf Devletleri arasinda Sevr Antlasmasi'nin imzalanmasi.
1920 Ocak 9 / 10: Birinci Inönü Savasi.
1921 Ocak 20: Ilk Teskilat-i Esasiye (Anayasa) Kanunu'nun esas maddelerinin kabulü.
1921 Mart 30 / Nisan 1: Ikinci Inönü Savasi.
1921 Mayis 10: Mustafa Kemal tarafindan Büyük Millet Meclisi'nde Anadola ve Rumeli Müdafaai Hukuk Grubu'nun kurulmasi ve Mustafa Kemal'in Grup Baskanligi'na seçilmesi.
1921 Agustos 5: Mustafa Kemal'e Baskumandanlik görevinin verilmesi.
1921 Agustus 22: Mustafa Kemal'in yönetiminde Sakarya Meydan Savasi'nin baslamasi.
1921 Eylül 13: Sakarya Meydan Savasi'nin kazanilmasi.
1921 Eylül 19: Mustafa Kemal'e Maresallik rütbesinin verilmesi ve Mustafa Kemal'in Gazi ünvanini almasi.
1922 Agustos 26: Gazi Mustafa Kemal'in Kocatepe'den Büyük Taarruz'u yönetmesi.
1922 Agustos 30: Gazi Mustafa Kemal'in Dumlupinar Baskumandanlik Meydan Savasi'ni kazanmasi.
1922 Eylül 1: Gazi Mustafa Kemal'in: "Ordular! Ilk hedefiniz Akdeniz'dir, Ileri !" emrini vermesi.
1922 Eylül 9: Türk Ordusu'nun Izmir'e girmesi.
1922 Eylül 10: Gazi Mustafa Kemal'in Izmir'e gelisi.
1922 Ekim 11: Mudanya Mütarekesi'nin imzalanmasi.
1922 Kasim 1: Gazi Mustafa Kemal'in önerisi üzerine saltanatin kaldirilmasi.
1923 Temmuz 24: Lozan Antlasmasi'nin imzalanmasi.
1923 Agustos 11: Gazi Mustafa Kemal'in 2. Büyük Millet Meclisi Baskanligi'na seçilmesi.
1923 Ekim 29: Cumhuriyet'in ilan edilmesi.1923 Ekim 29: Gazi Mustafa Kemal'in ilk Cumhurbaskani olmasi.
1924 Mart 1: Gazi Mustafa Kemal'in Büyük Millet Meclisi'nde Halifeligi kaldirmasi ve ögretimin birlestirilmesi hakkinda açis nutkunu söylemesi.
1924 Mart 3: Hilafetin kaldirilmasi, ögrenimin birlestirilmesi,
1924 Nisan 20: Türkiye Cumhuriyeti Teskilati Esasiye (Anayasa) Kanunu'nun kabul edilmesi.
1925 Agustos 24: Gazi Mustafa Kemal'in ilk defa Kastamonu'da sapka giymesi.
1925 Kasim 25: Sapka Kanunu'nun Büyük Millet Meclisi'nde kabul edilmesi.
1925 Kasim 30: Tekkelerin kapatilmasi hakkindaki kanunun kabulü.
1925 Aralik 26: Uluslararasi takvim ve saatin kabulü.
1926 Subat 17: Türk Medeni Kanunu'nun kabulü.
1927 Ekim 15 / 20: Gazi Mustafa Kemal'in Cumhuriyet Halk Partisi 2. Kurultayi'nda tarihi Büyük Nutku'nu söylemesi.
1927 Kasim 1: Gazi Mustafa Kemal'in 2. Kez Cumhurbaskanligi'na seçilmesi.
1928 Agustos 9: Gazi Mustafa Kemal'in Sarayburnu'nda Türk harfleri hakkindaki nutkunu söylemesi.
1928 Kasim 3: Türk Harfleri Kanunu'nun Büyük Millet Meclisi'nde kabul edilmesi.
1931 Nisan 15: Gazi Mustafa Kemal tarafindan Türk Tarih Kurumu'nun kurulmasi.
1931 Mayis 4: Gazi Mustafa Kemal'in 3.kez Cumhurbaskanligi'na seçilmesi.
1932 Temmuz 12: Gazi Mustafa Kemal tarafindan Türk Dil Kurumu'nun kurulmasi.
1933 Ekim 29: Gazi Mustafa Kemal'in Cumhuriyet'in 10. Yildönümünde tarihi nutkunu söylemesi.
1934 Kasim 24: Gazi Mustafa Kemal'e Büyük Millet Meclisi tarafindan ATATÜRK soyadinin verilmesi kanununun kabul edilmesi.
1938 Ekim 16: Atatürk'ün hastalik durumu hakkinda günlük resmi duyurularin yayinina baslanmasi.
1938 Kasim 10: Atatürk'ün ölümü. (Persembe, saat: 09.05)
Biyografilerde kronolojik sıra önemlidir.Kişinin yaşam öyküsünü oluş sırasına göre bilmek onu daha iyi tanımamıza yardımcı olur.
4.ETKİNLİK:
Biyografi ve otobiyografilerde kurmacaya yer verilmez.Çünkü bilgi, belge ve tanıklara dayandırılmayan biyografilerin gerçekliği kanıtlanamaz ve inandırıcılığını yitirir.
Biyografik roman roman türünün kurmaca dünyasına ait izler taşır, hem de belgesel niteliktedir.Biyagrofide ise kurmacaya yer verilmez.
5.ETKİNLİK:
Metindeki her paragraf Atatürk'le ilgili farklı bir konuyu işleyecek şekilde düzenlenmiştir.İki paragrafta Atatürkle ilgili farklı durumları anlatmaktadır.
6.ETKİNLİK:
Biyografilerde yaşamları öğrenim hayatları, mücadeleleri anlatılan örnek, tanınmış kişiler kendilerinden sonra gelen kuşaklara örnek olacaktır.Böylece yeni nesiller bu insanların hayatlarından ders alacak ve hayatlarına daha doğru bir şekilde yön vereceklerdir.
SAYFA 81
7.ETKİNLİK
* "Kendim Öyküm" metninde anlatıcı yazarın kendisidir.
* Atatürk'e ait biyografi başka bir yazar (Hakan Tarhan) tarafından yazılmıştır.Kendi Öyküm'de ise Fakir Baykurt'un kendi ağzından yazılmıştır.Atatürk'ün biyografisinde nesnel ifadeler, Kendi Öyküm'de öznel ifadeler vardır.
* 8.ETKİNLİK
* Anı ve günce yazılarında kahraman anlatıcı vardır.Yani metnin kahramanı yazarın kendisidir.Birinci ağızdan anlatım vardır.Biyografilerde ise metnin kahramanı ile anlatıcı farklı kişilerdir.Üçüncü ağızdan anlatım vardır.Kısaca anılarda ve güncelerde doğrudan anlatım , biyografilerde ise dolaylı anlatım vardır.
* Atatürk'ün biyografisi sergileyici yaşam öyküsüdür.Çünkü yazar, Atatürk'ün yaşamını hiç değiştirmeden ve onun yaşamını yönlendirmiş olayları birbirine bağıntılı şekilde vermiştir.
9.ETKİNLİK
* Verilen metin öğretici bir metin olduğu için akıcı, yalın ve açık bir metindir.Çünkü bu özellikler metnin anlaşılabilmesi için önemli ve gerekli özelliklerdir.
SAYFA 82
10.ETKİNLİK
ATATÜRK'ÜN BİYOGRAFİSİNDE KULLANILAN ANLATIM TÜRLERİ VE ÖRNEKLER
Öyküleyici anlatım: shf.71 "Annem ilahilerle okula başlamamı ve mahalle okuluna gitmemi istiyordu." İlk önce bilinen törenle mahalle okuluna başladım." vb... birçok örnek verilebilir.
Öğretici anlatım: (shf.73'te) "19.Fırka Komutanı olarak Çanakkale Savaşlarına katılır."
"24 Ekim 1912'de Balkan Savaşı başlar." (shf.73'te) vb...
Betimleyici anlatım: "1881 yılında mayıs ayının çiçekli, yeşil bir günü Selanik koyuna hakim yamaçtaki mahallenin üç katlı pembe evinde Zübeyde Hanımın oğlu olarak dünyaya gelmiştir." (shf.70)
11.ETKİNLİK
Metindeki anlatım bozuklukları:
*"Binlerce kişiden ibaret olan Harbiye öğrencisine bu keşfimizi anlatma hevesine düştük."cümlesi "Harbiye'nin binlerce öğrencisine bu keşfimizi anlatma hevesine düştük." şeklinde olmalı.
*"Sınıf arkadaşlarıyla beraber toplantılarına devam eden..." cümlesinde beraber sözcüğü gereksiz.
*3.paragraftaki "...birkaç arkadaşıyla birlikte Şam'da Vatan ve Hürriyet adlı derneği kurar." cümlesinde "birlikte" sözcüğü gereksiz.Çünkü "la" edatı birlikte anlamını zaten veriyor.
SAYFA 83
Ünsüz Yumuşaması: "derneğin"(k>ğ) , "amacı" (ç>c), "üsteğmenliğe" , "çoğunlukla"(kelimenin kökü "çok") "kolağalığına"
ses olayının sebebi: süreksiz sert ünsüzle(p-ç-t-k) ile biten sözcüğe ünlü ile başlayan ek gelmesi
Benzeşme: "çekildikten" , "yakmaktır", "düştük" sözcüklerinde vardır.
Sebebi:sonunda FSTKÇŞHP sert ünsüzleri bulunan bazı sözcüklere c,d,g(ğ) yumuşak ünsüzleriyle başlayan bir ek geldiğinde bu c,d,g seslerinin sertleşerek ç,t,k'ye dönüşmesidir.
Ses Düşmesi: "yükse(k)ldi)" , "keş(i)fimizi", nak(i)lettirir
Sebebi: 1-ikinci hecesinde dar ünlü (ı,i,u,ü)bulunan bazı sözcüklerin ünlü ile başlayan bir ek almasıdır.
2- isim soylu sözcükle yardımcı eylemin (et-) birleşmesi
3- "k" sert ünsüzüyle biten sözcüğe "l" yapım ekiyle türetilmesi
Ses Türemesi: "sorgu(y)a" , keşfetme(y)e
Bu sözcüklerdeki ses türemesinin sebebi Türkçede iki ünlü harfinin yan yana gelmemesidir.
ANLAMA-YORUMLAMA
1) Göndergesel işlevde...
2) Bulduğunuz biyografilerdeki kişilerin hangi meslek dallarına ait olduğunu belirtiniz.Biyografilerin amacı tanınmış kişilerin hayat öyküsünü anlatmaktır.
3) Metindeki her paragraf farklı bir bir konuyu işleyecek şekilde kronolojik sıraya göre düzenlenmiştir.Bu da Atatürk'ün hayatını daha iyi yansıtabilmek ve anlayabilmek içindir.
4) Atatürk'ün verilen kişilik özelliklerine sahip olması Onun ne denli büyük bir lider olduğunu gösteriyor.Böylesine büyük bir devlet adamına sahip olmak da bizleri çok mutlu ediyor.
5) Metinde yoruma açık anlatımlar yok, çünkü biyografi öğretici bir metin türüdür.Öğretici metinler de nesnel olur.
SAYFA 84
ATATÜRK'ÜN KİŞİLİK ÖZELLİKLERİ
*idealist
*öğretici
*kararlı ve mücadeleci
*açık sözlü
*korkusuz
*lider
*birleştirici ve bütünleştirici
*vatanını ve milletini çok seven
*fedakar
*yenilikçi ....
ATATÜRK'ÜN DÜŞÜNCE HAYATI İLE İLGİLİ ÇIKARIMLAR:
Atatürk büyük bir fikir adamıydı.
Fikirlerini akla ve mantığa dayandırmıştır.
Fikir adamı olduğu kadar fikirlerini de uygulayan bir aksiyon adamıydı.
Değişik konulardaki fikirlerini oluştururken olaylardan ve okuduğu tarih kitaplarından yararlandı.
Çağdaşlaşma ve uygarlık fikir hayatının temel özelliklerinden biriydi.
Çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmadaki tek rehber olarak bilim ve tekniği görüyordu.
Atatürk'ün fikir hayatını şekillendiren en önemli etkenlerden biri de kültürümüzdür.
13.ETKİNLİK
* Yakın çevrenizden birinin yaşam öyküsünü yazınız.
* Tanımadığımız biriyle ilgili biyografi yazacak olsak (bunu neden yapalım?asıl soru bu bence:))) onun doğduğu yer, aile çevresi-soyağacı, eğitim – öğretim durumu,kişilik yapısı, arkadaşlık ve akrabalık ilişkileri, sosyal yaşamı, yaptıysa evliliği ve çocukları,özel ve iş yaşamındaki başarıları (varsa tabii) ve başarısına ulaşma süreci ... gibi konuları ele almamız gerekeceğinden bu bilgilere, belgelere, onun ailesine, yakın çevresine ulaşmak için epey çaba sarfetmemiz gerekirdi.Bu kişi eğer yaşıyorsa gidip hayatı, çalışmaları vb. gibi konularda ona sorular sorup verdiği cevapları not almalı ya da kaydetmemiz gerekirdi.Bu kişi şayet yaşamıyorsa işte o zaman işimiz daha zor olurdu, hayatını etraflıca araştırmamız aile bireylerine yakın çevresine ulaşmamız gerekir, hakkında bilgi belge toplamamız gerekirdi.
ÖLÇME-DEĞERLENDİRME:
1) araştırma
otobiyografilerin
2) (D) , (Y) , (Y) , (D)
3) (D)
4) (C)
5) (D)
6)(D)
7) Soru hatalı; A şıkkı da oluyor C şıkkı da...C şıkkına az sözcüğünü getirirsek o zaman doğru cevap A olur.Siz yine de c şıkkına "az" sözcüğünü ekleyin...
8) (B)
9) (D)
SAYFA 86 - (okul dışı etkinlik)
GEZİ (YAZISI) ÖRNEĞİ:
OTORAY YOLCULUĞU NİĞDE - KAYSERİ
Niğde'ye yaklaşıyorduk.
Yanımda oturan bir Niğdeli şehrin eteğini saran ağaç kümeleri arasında pek iyi seçemediğim bir noktayı işaret etti. — Faruk Nafizin hanı, dedi.
Büyük şairin han sahibi olduğu günleri de inşallah görürüz. Fakat yol arkadaşımın bana gösterdiği bina sadece Faruk Nafizin unutulmaz Han Duvarları şiirinde tasvir ettiği han idi.
Kıyafetinden anlaşıldığına göre Niğdeli arkadaş bir esnaf yahut işçi idi. Böyle olmakla beraber Han Duvarları'nı ve Faruk Nafiz'i biliyordu. Daha garibi trende ilk gördüğü bir yabancının bu şiiri, şiirde tasvir edilen hanı ve Faruk Nafiz'i tanımamasını kabul etmiyor, ateş ve su nev'inden herkesçe malûm şeylerden bahseder gibi iki kelime ile bana maksadını anlattığına inanıyordu.
Güzel şiirin kudreti! iyi yazılmış bir manzum hikâye koskoca bir hanı, koynundaki tapu senedine rağmen asıl sahibinin elinden alıyor, Faruk Nafiz'e malediyordu.
Maamafih arkamızda ayakta duran ve bizi dinleyen uzun boylu bir sakallının "yok yahu.. O han falanındır" diye öteki mal sahibinin hakkını da ziyadan kurtardığını itirafa mecburum.
Niğde ile Kayseri arasındaki yolu, Faruk Nafiz'in istiklâl muharebesi senelerinde kona göçe üç günde aştığı o uzun mesafeyi, ben bugün otoray denen yeni icat bir âlet içinde, âdeta uçarak geçiyorum.
Akşamın beş buçuğunda daha Niğde istasyonunda kahve içiyordum. Sokak fenerleri yanarken Kayseri'de olacağım.
Bisikletin ilk icadı zamanlarında ona verilen Şeytan Arabası ismini bu otoraya saklamak lazımmış! Otoray görünüşte yirmi otuz kişilik büyücek bir otobüs. Fakat ikisi arasında âdeta nalınlı adam ile patenli adam farkı var. Otobüsün mütemadiyen taşla, toprakla boğuşmasına mukabil Otoray, cilâlı çelik raylar üstünde yağ gibi kayıyor.
Ulukışla ile Kayseri arasında günde iki sefer yapan bu arabaların, birinci ve ikinci sınıf yolcuları için, şoförün arkasında dört maroken koltuğu, cemekânlı bir kapı ile buradan ayrılan geri tarafında da demokratlara mahsus, yirmi otuz kişilik kanapesi var.
Bazı şakacı yolcular lüks kısma Lortlar kamarası, ötekine Avam kamarası adını takmışlar.
Bu Otoray, yolları âdeta çocuk oyuncağına çevirmiş. Meselâ Kayserililer bizim Ada vapurları biletinden daha ucuz bir para ile günübirliğine Bor bahçelerinde eğlenmeye gidiyorlar.
Şoför, daha doğrusu makinistin bana anlattığına göre Adana ve Kayseri 'de oturan iki akraba, meselâ bir ana kız pazar sabahları bulundukları yerden hareket ediyor, öğleyin Ulukışla'da birleşiyorlar; akşama doğru yine evlerine dönüyorlarmış.
Bu seyahat, artık yolculuktan usandığım bir zamana rastlamış olmakla beraber beni atlı karıncaya binmiş bir bayram çocuğu gibi eğlendiriyordu. Otoray, son derece munis bir dekor arasından akıp giderken kâh makinistin omuz başından önümüzdeki yola, kâh arkaya geçerek akşam ışıkları ile sararıp kızaran ovalara bakıyordum.
Yeni bir icat yalnız manzaraları ve hayatı değiştirmekle kalmıyor; duygularımıza, dünyayı görüş tarzımıza da tesir ediyor.
Yolculukta akşam, insanının gayri ihtiyarî garipsediği, kendini karanlık düşüncelere bıraktığı saattir. Halkın akşam garipliği terkibile anlattığı bu duyguda kendimizi uçsuz bucaksız mesafeler arasında kaybolmuş hissetmemizin, arkada bıraktığımız uzağı bir daha görmek şüphesinin, öndeki uzağa yetişememek korkusunun elbette bir payı vardır. Mesafelere hâkim olmak emniyeti işte bu şüphe ve korku mefhumunu kaldırıyor, insana bu geniş ovalarda kendi mahallesinde, evinin bahçesinde dolaşmak hissini veriyor.
Faruk Nafiz :
"Dönmeyen yolculara ağlayan yaslı yollar"
diye anlattığı bu yolu, vaktiyle bir yaylının şiltesine uzanarak, "kendini tekerleğin sesine kaptırarak" geçmiş olmasaydı da benim bindiğim otoray içinde tayyarede gibi geçseydi bu acı gurbet şiirini bilmem yazabilir miydi?
Reşat Nuri Güntekin
(Anadolu Notları'ndan)
(Anadolu Notları'ndan)
Evliya Çelebi Darüşşifayı Anlatıyor
1682 yılında Edirne’yi ziyaret eden Evliya Çelebi, külliyeden; “Orada bir Darüşşifa vardır ki dil ile tarif edilmez, kalemler ile yazılmaz “ diye bahseder. Ünlü seyyah, ayrıca külliye için şu ilginç tanımlamaları kullanmıştır:
“Adı geçen bağın ortasında, göğe baş uzatmış bir yüksek kubbedir ki güya aydınlık hamam camekanı gibi tepesi açıktır. Bu açık yerde altı adet ince mermer sütunlar üzerinde Kiyanıyan tacı gibi bir kubbecik vardır. San’atkar iş üstadı, bu küçük kubbenin ta tepesine halis altın ile yaldızlanmış bir çeşit demir mil üzerine bir bayrak yapmış, ne taraftan rüzgar eserse, o bayrak o tarafa döner. Garip görünüşlüdür. Ama aşağı büyük kubbe sekiz köşelidir. Bu kemerli kubbe içinde dahi sekiz kemer vardır. Her kemerin altında bir kış odası vardır. Bu odaların her birinde ikişer pencere vardır. Bir penceresi odanın dışında olan gülistanlı ağaçlığa bakar, diğeri de bu büyük kubbenin ortasındaki büyük havuz ve şadırvana bakar. Bu sekiz adet kış odalarının önünde , yine büyük kubbe içinde sekiz adet yazlık odalar vardır.
Üç tarafı kafesli mermerler ile yapılmış bu büyük kubbe altındaki büyük havuzun çevresindeki sel sebillerden berrak su çağlayıp havuza girince , fıskiyelerden berrak su, kemerli kubbenin göbeğinde nihayet bulur.
Böyle dikkat ve özenle yapılmış şifa yurdunun anlatılan odalarında çeşitli hastalıklara tutulmuş zengin ve fakir, ihtiyar ve genç doludur.
Bazı odalarda ilkbaharda delilik mevsiminde Edirne’nin aşk denizi derinliğine düşmüş sevdalı aşıklar çoğalıp, hekimin emriyle bu tımarhaneye getirilerek altun ve gümüş yaldızlı zincirlerle kerevetlerine takılıp, her biri aslan yatağında yatar gibi kükreyip yatarlar... Kimisi havuz ve şadırvanlara bakıp kalender hülyası kabilinden sözler eder, nicesi dahi o kemerli kubbenin etrafında olan gülistan ve bağ ve bostan içindeki binlerce kuşların cıvıltılarını dinleyip, delilerin perdesiz ve ölçüsüz sesleriyle feryada başlarlar.
Bahar mevsiminde çiçek kısmından sim ve zerrin, deveboynu, müşkü rumi, yasemin, gülnesrin, şebboy, karanfil, reyhan, lale, sümbül gibi çiçekler hastalara verilip güzel kokuları ile hastalar iyileştirilirler. Fakat delilere bu çiçekleri verince kimini yerler, kimini ayakları altında çiğnerler. Bazıları dahi meyveli ağaçları seyredip, ah daha hel hope pe pohe pelo deyip, çimenlik temaşası ederler...”
örnek gezi yazısı:
ROMA’DA
Bu, Roma’ya üçüncü gelişimdir. Ama Roma,orada doğup orada büyüyenler için bile bitmez.Her heykel, her tablo, her anıt, size her görünüşünde güzelliğin yeni bir sırrını açacaktır.Roma’da heykel vatandaş olmuştur. 0, müzede değil, bizim gibi sokaklarda dolaşıyor,meydanlarda geziniyor, parklarda dinleniyor!
Sabahleyin ağzından sular dökülen aslanları seyrederek Doney’e gittim. Burası, büyük otellerin, şık mağazaların ve camlarından hare hare sular akan çiçeklerin sıralandığı büyük bir cadde üstünde, Via Veneto’da bir kahvedir ama Mehmet Akif’in “Mahalle Kahvesi’ değil, bir temizlik ve zarâfet sergisi...
Kaldırım üstündeki masalardan birine oturdum. Garson, ısmarladığım portakal suyunu getirdi. içinde dört köşe, pırıl pırıl bir buz parçası,yanında, ipek kâğıtlı keselere el değmeden doldurulmuş şeker...
Bardağı yudum yudum emerek caddeyi seyrediyorum: iskarpinler geçiyor... Siyah iskarpinler, beyaz iskarpinler... Bağlısı var, düzü var, fiyonklusu var. Ama iki şey yok: Boyasızı bir,çarpık ökçelisi iki.
Gözlerimi yavaş yavaş yukarı kaldırıyorum:Her kadın başı güzel taranmış ve her erkek çehresi jiletten yeni çıkmış. Roma sokaklarında dağınık kafa, kepekli saç ve tıraşsız surat göremezsiniz.Via Veneto yolcuları arasında bir şey daha yok: Hasta ve sarsak adam. Değil koltuk değnekleriyle asfaltı karıştıran topala, değil bastonuyla kaldırımları dürtükleyen köre, öksüren insana bile rastlayamazsınız. Avrupalı , öksürdü mü:
— Hastalandım, deyip yatağa giriyor.
Yusuf Ziya ORTAÇ
Göz Ucu ile Avrupa
Göz Ucu ile Avrupa
İLK TÜRK GEZGİNİ EVLİYA ÇELEBİ
Evliya Çelebi D.T (1611, İstanbul - Ö.T(1683), Mısır Türk gezgin ve yazar. Asıl adı Mehmet'tir.
Evliya Çelebi, 25 Mart 1611'de İstanbul'un Unkapanı semtinde doğdu. Babası, saray kuyumcubaşısı olan Mehmet Zılli Efendi'dir. Çelebi ailesi aslen Kütahyalı olup, fetihten sonra İstanbul'a yerleşmiştir.
Evliya Çelebi, çok iyi bir öğrenim gördü. Önce mahalle mektebine gitti. Daha sonra Şeyhülislam Hamit Efendi Medresesi'ne girdi. Burada yedi yıl okuduktan sonra saraya özgü bir okul olan Enderun'a devam etti.
Okul öğreniminin dışında özel hocalardan Kur'an-ı Kerim, Arapça, güzel yazı, musiki, beden eğitimi ve yabancı dil dersleri aldı. Kur'an-ı Kerim'i ezberleyerek hafız oldu.
Evliya Çelebi, öğrenimini bitirdikten sonra sarayda görev aldı. Yaptığı işlerle padişah ve devlet ileri gelenlerinin beğenisini kazandı. Bu yüzden çok yüksek görevlere getirilmesi düşünülüyordu.
Evliya Çelebi'nin düşünceleri ise çok farklıydı. Daha küçük yaşlarından itibaren içinde müthiş gezi arzusu vardı. Yeni yerler görmek, yeni insanlar tanımak istiyordu. Bu yüzden sarayda fazla kalamadı. Kendisinin anlattığına göre bir rüya üzerine meşhur gezilerine başladı.
İlk gezisini, İstanbul ve çevresine yaptı. Daha sonra İstanbul dışına çıktı. Artık, gezileri birbirini izliyordu. Tam elli yıl boyunca durmadan gezdi. Gezdiği yerler arasında o zamanki Osmanlı İmparatorluğu sınırları içerisinde yer alan hemen hemen bütün yerler vardı.
Evliya Çelebi, bu gezileri sırasında çok ilginç yerler gördü. Yeni insanlarla tanıştı. Birçok olayla karşılaştı. Savaşlara katıldı.
Gezmek için gittiği son yer Mısır oldu. 1683 yılından sonra vefat etti.
Evliya Çelebi'nin bugün bile önemini taşıyan Seyahatnamesi işte bu gezilerin ürünüdür.
SEYAHATNAME
Seyahatname Evliya Çelebi tarafından 17. yüzyılda yazılmış olan çok ünlü bir gezi kitabıdır. 10 ciltten oluşur.
Gerçekçi bir gözle izlenen olaylar, yalın ve duru, zaman zaman da fantastik bir anlatım içinde, halkın anlayacağı şekilde yazılmış, yine halkın anlayacağı deyimler çokça kullanılmıştır.
Evliya Çelebi, Seyahatnâme'sinde gezip gördüğü yerleri kendi üslûbu ile anlatmaktadır. Evliya Çelebi'nin on ciltlik Seyahatnâme'si, bütün görmüş ve gezmiş olduğu memleketler hakkında oldukça önemli bilgiler içermektedir. Eser bu yönden Türk Kültür tarihi ve gezi edebiyatı açısından önemli bir yere sahiptir.
SAYFA 87
GEZİ YAZISI
HAZIRLIK
"Çok yaşayandan sorma, çok gezenden sor" atasözü gezen insanın farklı kültürleri , farklı coğrafyaları görüp, faklı insanlarla tanışarak bilgisini, görgüsünü kültürünü arttırdığı, bu şekilde gezilerin insanın ufkunu açtığını anlatır.
Gezi yazıları, gezilen yerler hakkında izlenim ve bilgilerin(coğrafi,tarihi özellikler,kültür ve tabiat zenginlikleri, gelenek görenekler...) diğer insanlara aktarmak için yazılabilir.
SAYFA 90
1.ETKİNLİK
Okuduğumuz gezi yazısıyla diğer gezi yazıları içerik ve bakış açısı olarak birbirinden farklıdır.Her yazar farklı bir yerle ilgili anlatmaya değer ilginç yönlerini kendi düşüncelerini ve yorumlarını da ekleyerek kendi bakış açısıyla ifade etmişlerdir.
Gezi yazılarının ortak yönleri:
Gezilip görülen yerlerle ilgili bilgi ve gözlemler anlatılmıştır.
Gezilip görülen yerlerin tarihi, sosyal,ekonomik, kültürel yaşantısı yansıtılmıştır.
Dil açık,sadedir.
Genelde göndergesel işlev kullanılmıştır.
Öyküleyici, betimleyici, açıklayıcı, öğretici anlatım türleri kullanılmıştır.
Yazarlar kendi yorumlarını da katmışlardır.
Farklı yönleri:
Her yazar farklı bir yeri kendi bakış açısı bilgi ve gözlemlerine göre anlatmıştır.
2.ETKİNLİK
"Beserabya Köyleri" adlı gezi yazısından...
Komrad'ın Beserabya'da (bugünkü Moldova) Gagavuz Türklerinin yaşadığı tek kasaba olduğunu
Köydeki yel değirmenlerinin bulunduğunu
Gagavuzların toplu halde yaşadığı ve birbirlerine çok bağlı olduğunu
Komrat'ın 14bin nüfuslu olduğunu
İnsanların yalnız çiftçilikle geçindiği
Gagavuzların kültürlerine son derece bağlı olduklarını
Ana yurttan çok önceleri koptukları halde Türklüklerini kaybetmediklerini... öğrendik.
Bu bilgiler daha önce hiç bilmediğimiz Beserabya köyleri hakkında az da olsa bilgi edinmemizi sağladı.
Yazar, gezdiği bu yörenin bütün özelliklerine yer vermemiştir.Çünkü gezi yazılarında görülen her şey değil sadece yazarın dikkatini çeken kültür ve doğa zenginlikleri, tarihi ve sosyal özellikler ve yaşama biçimi hakkında bilgi verilir.
3.ETKİNLİK
ÖRNEK METİN...
"Yamacındaki yemyeşil çam ağaçlarının aksinin vurduğu pırıl pırıl bir göl...Zümrüt teninin içinde bir cennet bahçesi saklayan enfes bir doğa harikası burası.Ciğerlere doldurulan bu tertemiz havada çamlara özgü o mis koku nefeslere karışıyor.Bir, kuş sesi eksik fonda.O mis kokuyu içime çekerken gözlerimi kapatıp ormanın derinliğinde kaybolmuş kuş seslerini duymaya çalışıyorum.Gözlerim kapalı, ne kadar kalıyorum böyle bilmiyorum; ama tam da kuşlar şakımaya başlıyor ki hayalimde birden......." (devam edebilirsiniz:))))
SAYFA 91
Herkesin duyuş ve düşünüşü, bakış açısı birbirinden farklı olacağı için yazılanlar arasında farklılıklar olacaktır.
4.ETKİNLİK
Metindeki anlatım türleri ve örnekleri
-Öyküleyici anlatım:"Komrat Lisesi'ni bitirmiş bir genç kız gördüm,Türkçe konuşmakta güçlük çekiyordu."
-Betimleyici Anlatım:"Alabildiğine düz ve geniş bahçeler, bahçeler içinde beyaz boyalı muntazam, kiremitli, çoğu tek katlı evler..."
-Açıklayıcı Anlatım:"Halkın büyük çoğunluğu Gagavuz olan on dört bin nüfuslu Komrat yalnız çiftçilikle geçinen bir kasabadır."
-Söyleşmeye Bağlı Anlatım:
-Sen nesin?
-Gagavuz
-Gagavuz ne demek, Bulgar mısın?
-Yok, Bulgar değilim..."
-Peki, ya nesin?
-Türk
Metnin yazılış amacı gezilip görülen Beserabya Köyleri hakkında izlenimlerin, gözlemlerin canlı ve etkili bir şekilde aktarılması olduğu için metinde bu anlatım türleri kullanılmıştır.
5.ETKİNLİK: Metindeki paragraflar metnin bütünlüğü bozmayacak şekilde birbirine bağlanmıştır.Paragrafların yapı unsurları olan cümleler birbirlerine bağlanmış, başka konulara atıfta bulunularak paragraflar arasında geçişler sağlanmıştır.Metindeki diğer paragraflar da Beserabya Köyleri hakkında okuyucuya bilgi vermek amacı etrafında yapı unsurlarıyla oluşturulmuş ve bu amaçla bütünsel bir biçimde birbirine bağlanmıştır.
6.ETKİNLİK: Metnin yapı unsurları metnin iletisini vermek amacıyla düşünsel bir bütünlük içinde bir araya getirilmiştir.Yapı unsurları metnin iletisini vermede ve somutlaştırmayı sağlamada birer araçtır.
7.ETKİNLİK: Duygularınızı belirtiniz.
SAYFA 92
8.ETKİNLİK
Tarihi, coğrafi özellikleri
Sosyal, ekonomik, kültürel yaşantısı
Ahlak, gelenek ve görenekler gibi bilgiler yer almıştır.
Bu bilgilerden yola çıkılarak gezi yazıları sosyoloji, tarih, coğrafya gibi bilim dallarına yarar sağlar.
9.ETKİNLİK
Okuduğumuz gezi yazıları açık, duru, akıcı ve yalındır.
Bu anlatım özellikleri gezi yazıları için önemlidir.Çünkü amaç, okuyucuya bilgi vermektir.
10.ETKİNLİK
Anlatım bozukluğu olan cümlelerin düzeltilmiş hali:
"Yabancı bir dille lise tahsili görmüş, kafasındaki kavramlar (artmış) ve dünyayı görüş seviyesi yükselmiş bir insan..." (fiilimsi eksikliğinden kaynaklanan anlatım bozukluğu)
"Yalnız Hristiyan değil hatta müslüman birçok Türk kitlesinin ...(tamlama yanlışlığı)
11.ETKİNLİK
1.cümlede:
ilerde: ses düşmesi
köyü-n-ü: ses türemesi ( Türkçe'de iki ünlü harf yan yana gelmediği için "n" kaynaştırma harfi gelmiş)
savaşçı : benzeşme
ses daralması yok...
2.cümlede
ses düşmesi yok
ses türemesi: hak-k-ım-da ("hak" sözcüğüne lütfen dikkat ediniz.Yardımcı eylem( et-) aldığında ses türemesi olmaz; ama "-ı,-a" gibi ünlü ekler aldığında ses türemesi olur.
ses benzeşmesi yok
gizlemiyorum: ses daralması ( "yor" eki kendinden önceki geniş ünlüyü (a-e) daraltır.
SAYFA 93
12.ETKİNLİK
Metinde dil ağırlıklı olarak göndergesel işlevde kullanılmıştır.
13.ETKİNLİK
GEZİ YAZISI-ANI KARŞILAŞTIRMASI
BENZER YÖNLER
İki türde de açık, sade, anlaşılır, içten bir dil kullanılır.
İki türde de dil göndergesel işlevde kullanılır.
Her iki türde de açıklayıcı, betimleyici, öyküleyici anlatım türleri kullanılır.
Her iki tür de başka bilim dallarına kaynaklık edebilir.
FARKLI YÖNLERİ
Anılarda amaç yazarın yaşamından ilgi çekici olayları anlatmakken gezi yazıları gezilip görülen yerler hakkında okuyucuya bilgi vermek için yazılır.
Gezi yazılarında gözlem önemli bir yer tutar, anılarda ise yazarın kendi yaşamına dair izlenimleri vardır.
Anılarda çevreye ait bilgiler gezi yazısı kadar ayrıntılı değildir.
ANLAMA-YORUMLAMA
14.ETKİNLİK
Yazara göre ana dilinin zenginliklerinden habersiz olan ve kendi milletiyle bağlarını koparmış insanlar ancak konuştuğu dilin dar çerçevesinde düşüncelerini anlatmak zorunda olur.Böyle bir insan dili daha zengin ve kalabalık yabancı topluluklar arasında kaldığında da kendi ana dilini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalır.
Yazar bu görüşünde son derece haklı, çünkü dilini kaybeden milletler yok olmaya mahkumdur.
Gezi yazısında işlenen konuyu yazar kendi kişisel gözlemlerine, izlenimlerine ve bakış açısına göre öznel bir şekilde anlatır.
15.ETKİNLİK
Evliya Çelebi son derece dikkatli bir seyyahtır. O, gezdiği yerlerin tarihini, coğrafyasını, iklim ve tabiatını, sanat eserlerini, insanlarını, insanlarının giyiniş, yaşayış, dil ve dinlerini, silahlarını, âdetlerini, tanınmış hususiyetlerini, yerleşme şekillerini, kısaca şahsi ve günlük hayattan, cemaat hayatına, manevi hayata kadar bütün unsurları eserine almıştır. Bu durum Seyahatname’nin dünyada eşine rastlanmayan bir zenginlikle önemli bir kaynak olmasını sağlamıştır. Düşünceye ve daha çok göze hitap eden güçlü tasvirler, sıcak bir mizah, mübalağa ve secilerle süslü üslubu onu farklı kılan unsurlardır.
ESERİ 10 CİLTTİR SIRALAMASI ŞÖYLEDİR
Seyahatine dair bıraktığı 10 ciltlik Seyahatname'nin konuları şu şekildedir.
I. Cilt: İstanbul ve civarı Eserin birinci cildinde İstanbul'un târihi, kuşatmaları ve fethi, İstanbul'daki mübârek makamlar, câmiler, Sultan Süleyman Kânunnâmesi, Anadolu ve Rumeli'nin mülkî taksimâtı, çeşitli kimselerin yaptırdığı câmi, medrese, mescit, türbe, tekke, imaret, hastane, konak, kervansaray, sebilhane, hamamlar... Fatih Sultan Mehmed zamânından îtibâren yetişen vezirler, âlimler, nişancılar, İstanbul esnâfı ve sanatkârları yer almaktadır.
II. Cilt: Nisan 1640'ta yaptığı Buca, Batum, Trabzon, Kafkasya, Girit seferi, 1645'te Erzurum, Azerbaycan ve Gürcistan. Osmanlı Devletinin kuruluşu, İstanbul'un fethinden önceki Osmanlı sultanları, Bursa'nın âlimleri, vezirleri ve şâirleri.
III. Cilt: Şam-Suriye, Filistin-Urmiye, Sivas, El-Cezire, Ermenistan, Rumeli (Bulgaristan ve Dobruca)
IV. Cilt: İstanbul'dan Van'a kadar yol üzerindeki bütün şehir ve kasabalar, Evliyâ Çelebi'nin elçi olarak İran'a gidişi, İran ve Irak hakkında bilgiler
V. Cilt: Van, Basra seyahatinin sonu, Oçakov seyahati, Rakoçzi'ye karşı sefer, Rusya seferi, Anadolu asilerine karşı hareket, Çanakkale yolu ile Bursa'ya avdet, Boğdan'a gidiş, Transilvanya seyahati, Bosna'ya gidiş, Dalmaçya seferi, Sofya'ya avdet.
VI. Cilt: Transilvanya seferi, Arnavutluk'a gidiş, İstanbul'a avdet. Macar seferi, Uyvar'ın muhasarası, müellifin 40.000 Tatarla, Avusturya, Almanya, Flemenk'e ve Baltık Denizine kadar gitmesi. Uyvar'ın zaptı, Belgrad'a avdet. Hersek'e gönderilmesi, Raguza seyahati, Karadağ seferi, Kanija seferi ve Kanizsa-Hırvat memleketi.
VII. Cilt: Avusturya, Kırım, Dağıstan, Deşt-i Kıpçak, Esterhan.
VIII. Cilt: Kırım, Girit, Selanik, Rumeli.
IX. Cilt: Garbi Anadolu, Suriye, Mekke ve Medine seyahati.
X. Cilt: Mısır.
-Seyahatname yazıldığı dönemde de bugün de değerinden hiçbir şey kaybetmemiştir.O, eşsiz bir kültür hazinesidir.
-Öznel anlatıma yer verilmiştir.Örneğin Reşat Nuri'ni hazırlık çalışmasında verilen "Otoray Yolculuğu " adlı metindeki "Yolculukta akşam, insanının gayri ihtiyarî garipsediği, kendini karanlık düşüncelere bıraktığı saattir." cümlesi ; "Beserabya Köylerinde" adlı metinde ise "Binbir gece masallarının sihirli değneğini hayal ediyorum.Bir mucize olsa diyorum günün birinde gözlerimizi açtığımız zaman bu güzel ve bayındır köylerin Türk halkıyla beraber Anadolu ya da Trakya'nın bereketli ovalarında yükseldiğini görsek." cümleleri öznel anlatıma örnektir.
-Dil öğretici metinlerde göndergesel işlevde kullanılır.Çünkü amaç okuyucuya bilgi vermektir.
16.ETKİNLİK:
İlk anlam: rüzgar ,lehçe, kelime , köy ,Türkçe
Yan anlam: kanat
Mecaz anlam: hafif, ağır, örülmüş, kuşatmıştır
terim anlam: lehçe
SAYFA 94
17.etkinlik
bir gezi yazısı yazınız.Aşağıdaki plan size yardımcı olabilir:
Giriş bölümünde gezi için yapılan hazırlıklar;
Gelişme bölümünde
yolculuk,
yolculuk sırasında görülen ilgi çekici olaylar;
varış
varıştaki ilk izlenimler
Sırasıyla gezilen yerler ve bunların ilginç, belirgin ve ayırt edici özellikleri(betimlemeler,açıklamalar)
Sonuç bölümünde ise bu gezinin sizde bıraktığı etki...
ÖLÇME-DEĞERLENDİRME
1. öyküleyici, betimleyici ve açıklayıcı
öğretici
tarihi,coğrafi,ekonomik ve kültürel
2)
(Y)
(D)
(Y)
(D)
3) (E)
4) (E) "Şiir ve İnşa" Ziya Paşa'ya ait makaledir.
SAYFA 95
5) (D)
6) (C)
7) (B)
SAYFA 96
8) (A)
9) (C)
10) (D)
SAYFA 97
SÖYLEŞİ(SOHBET)
Hazırlık
Bir yazarın eserini okurken yazarın herhangi bir konuyla ilgili duygu ve düşüncelerini, hayata bakış açısını vb. birçok özelliğini sanki yazarla karşılıklı oturup konuşuyormuşuz gibi öğrenebiliriz.
Her metin yazarının hayatının, kültürünün, zevkinin izlerini taşır. Bunun için yazarın sanatının oluşmasında etkili olan hayat hikâyesinin bilinmesinde yarar vardır.
Bir edebî metnin tamamen yazarın hayatının ve kişisel özelliklerinin yansıması olduğunu düşünmek yanlıştır. Bunun yanı sıra edebî metinde yazarın kendi hayatını yansıtmadığını düşünmek de o kadar yanlıştır.
Her edebî eser, yazarının hayatından, hayata bakış açısından, gözlemlerinden az çok izler taşır.
Hazırlık çalışmasının diğer sorularını kendi bakış açınıza göre değerlendiriniz.
1.ETKİNLİK:
Meslek seçiminde nelere dikkat ettiğiniz konusunda söyleşi yapınız.
SAYFA 101
SÖYLEŞİ ÖRNEKLERİ
Söyleşi örnekleri için tıklayınız.
Bu söyleşi örnekleriyle Şevket Rado'nun söyleşi metninin içerik, dil ve anlatım yönünden incelenmesi
Herkesi ilgilendiren konular seçilmiştir.
Yazarlar soru-cevaplı cümlelerle konuşuyormuş hissi verirler.
Sıcak içten, doğal ve senli benli anlatımları vardır.
Bazı cümleler konuşmadaki gibi devriktir.
Açık bir anlatımın özelliklerini taşırlar.
SÖYLEŞİ METİNLERİNİN ORTAK ÖZELLİKLERİ
Herkesi ilgilendiren konular seçilir.
Cümleler konuşma üslubundadır ve genellikle devriktir.
Yazar karşısında biri varmış gibi sorular sorar, cevaplar verir, düşüncelerini günlük konuşma dili içtenliğinde açıklar.
Sıcak içten, doğal ve senli benli anlatımları vardır.
Sohbetlerde konu uzatılmaz, fazla ayrıntıya girilmez,anlatılanlar kanıtlanmaya çalışılmaz.
Sohbet yazılarının amacı okuyucuyu konu üzerinde düşünmeye sevk etmektir.
Yazar deyimlerden, ata sözlerinden, hatıralardan,, nüktelerden, özlü sözlerden sıkça yararlanır.
Eskiden bu yazılara " muhasebe" denirdi.
Bu türün en önemli temsilcileri Ahmet Rasim, Şevket Rado, Nurullah Ataç, Falih Rıfkı Atay, Suut Kemal Yetkin, Ferit Kam'dır.
3.ETKİNLİK
"Huzura Götüren Yol" metninde "aile hayatında mutlu olmanın yolları" iletisi okuyucuya verilmeye çalışılmıştır.Meslek seçimi konusunda yaptığınız söyleşinin amacı da meslek seçerken nelere dikkat edilmesi gereken hususlar hakkında arkadaşlarınıza bilgi vermektir.
Sözlü ve yazılı söyleşilerde senli-benli, sıcak, samimi ,doğal, gereksiz ayrıntılara yer verilmeyen, günlük konuşma dilinin özelliklerini taşıyan bir anlatım tarzı kullanılır.
Yapılan söyleşilerde amaç ,herhangi bir konuda duygu ve düşüncelerin sıcak ve samimi bir şekilde dinleyiciler/okuyucularla paylaşmak olduğu için kullanılan anlatım tarzı da buna göre şekillenir.
4.ETKİNLİK
Metinden verilen paragraflar yazarın "aile hayatında mutluluk yolları" konusundaki düşüncelerini ortaya koymak amacıyla oluşturulmuş ve metnin tamamında ortaya konacak ana düşünceyi oluşturmak amacıyla birbirleriyle ilişkilendirilmiştir.
5.ETKİNLİK
"Huzura Götüren Yol" metninde yazar düşüncelerini kanıtlama ve derinlemesine ele alma yoluna gitmemiştir.Çünkü sohbet yazılarında okuyucu ikna edilmeye çalışılmaz,gereksiz ayrıntılara yer verilmez.
Bu düşünceler "aile/evlilik hayatında mutluluğun yolları" düşüncesi etrafında ilişkilendirilmiştir.
SAYFA 102
6.ETKİNLİK
Metinde kişisel ve yöresel söyleyişlere yer verilmiştir.
Metinde yazar kişisel ve yöresel söyleyişlere yer vererek okuyucuyla arasındaki iletişimi, sıcaklığı sağlamak böylece düşüncelerini daha rahat ve doğal bir şekilde ifade etmek istemiştir.
7.ETKİNLİK
Metinde ağırlıklı olarak açıklayıcı anlatım türü kullanılmıştır.
Örnek cümle: "İşte böyle anlarımızda size biraz önce bahsettiğim kendimize mahsus zevklerimiz, eğencelerimiz, meraklarımız, marfietlerimiz imdadımıza yetişir ve ancak olnlar sayesinde yalnız kalmamız mümkün olur.Mesela, okuma zevki, bahçe merakı, dikiş dikmek, örgü örmek bir musiki aleti çalmak gibi..."
8.ETKİNLİK
Açıklık:Metin açık bir anlatıma sahiptir.Metinde belirtilmek istenen duygu ve düşünceler kolay anlaşılır herhangi bir açıklamaya gerek duymadan kavranabilir niteliktedir.
Örnek cümle:"Kadın erkek herkesin bir merakı olmalıdır."
Akıcılık: "Metinde paragrafı oluşturan cümlelerde telaffuzu ve anlamayı zorlaştıran sözcüklerin kullanılmamış, paragraflar kolayca okunabilir ve anlaşılabilirdir.
Örnek cümle: "Aile hayatında şüphesiz mecburiyetler vardır."
Yalınlık: "Metinde aşırı söz sanatı yapılmadan, yabancı sözcüklere yer verilmeden oluşturulan cümleler yalındır."
Örnek cümle: "Çünkü evlilik kısa süren bir beraberlik değildir.
"Duruluk:Metindeki cümleler genel olarak durudur, gereksiz söz ve söz gruplarına yer verilmemiştir.
Örnek cümle:"İnsanın boş zamanı olup da bu boş zamanını nasıl dolduracağını bilmemesi en sıkıntılı ve tehlikeli halidir."
SAYFA 103
METİNDE ANLATIM BOZUKLUĞU OLAN CÜMLELER
"Bu ayırmayı yaparken maddi bakımdan yani kiloca hafif veya ağır insanları kastetmiyorum." cümlesinde altı çizili kelime "ayrımı" şeklinde olmalıydı.
"Nezaket sanatı başkalarıyla beraber olduğumuz zaman onları hoşlarına gidecek şeyler yapmamızı bize emreder." cümlesinde altı çizili kelime gereksizdir.
Sayfa 99'da ilk paragrafta "............karı-kocanın ilk tanışma devrelerinde ve tabiatıyla evliliğin ilk senelerinde kendiliğinden vardır." cümlesinde altı çizili "ilk" sözcüğü gereksizdir.
Hemen alttaki "Genç kız veya delikanlı sevdiği ve evlenmeyi gözüne koyduğu müstakbel eşini sıkmamak için elinden geleni yapar, (eşi) darılacak diye türlü fedakarlıklara seve seve katlanır."cümlesine parantez içindeki kelime getirilmeli.
Sayfa 99 son paragrafta "Eğer bir ailenin içinde karı-kocada bu tür zevkler yoksa gündüz sabahtan akşama kadar çalışıp eve gelmiş olan koca...." ile devam eden cümlede "gündüz" sözcüğü gereksizdir.Ayrıca "eve gelmiş olan koca" yerine "eve gelen koca" denirse daha duru bir cümle olur.
100.sayfa ikinci paragraftaki "Olsa olsa ahenksizlik vardır; karşılıklı kavgalar, çekişmeler veya..."
ile devam eden cümlede karşılıklı sözcüğü gereksizdir.
10.ETKİNLİK
Bitişik yazılan"ki", "de" Nedeni
altında HâL eki(bulunma hali) olan "de" bitişik yazılır.
evlilikte HâL eki(bulunma hali) olan "de" bitişik yazılır.
hayatında HâL eki(bulunma hali) olan "de" bitişik yazılır.
karşınızdakine Aitlik zamiri olan "ki" bitişik yazılır.
karşımdaki Aitlik zamiri olan "ki" bitişik yazılır.
Ayrı Yazılan "ki", "de", "mi" Nedeni:
biraz da Bağlaç olan "de/da" ayrı yazılır.
iki taraf da Bağlaç olan "de/da" ayrı yazılır.
ne yazık ki Bağlaç olan "ki" ayrı yazılır.
mecbur muyum Soru eki "mi" ayrı yazılır.
değil midir Soru eki "mi" ayrı yazılır.
ANLAMA-YORUMLAMA
1) Söyleşi yazıları da öğretici metin olduğu için dil ağırlıklı olarak göndergesel işlevde kullanılır.
2) Bu sözle birbirine karşı yük olmamak, eziyet ve sıkıntı vermemek, çekilebilir, dayanılabilir olmak ifade edilmiştir.
3) Yazar "hafif insan" ve "ağır insan" sözleriyle varlıklarıyla karşı tarafa yük olan veya olmayan insanları kastetmiştir.
4.Metne göre gerçek evlilik eşlerin birbirini iyice tanıyıp ağırlıklarını hissetmeye başladıkları andan itibaren başlar.
5) Okullarda şiddet olaylarının sebepleri:
Aile içi şiddetin yansıması,
Maganda kültürü,
günlük hayattaki şiddetin yansıması,
Başarısız öğrencilerin ve öğrenme problemi olan çocukların tepkisi,
Bazı tv. dizilerindeki kahramanlara(?) özenti
ailelerin düşük eğitim düzeyi
büyüdüğünü(!!!) kanıtlamak
İdealsizlik, hedef olmaması gibi pek çok sebep sıralanabilir.
6) Yazar, evlilik konusunda kendi yaşamından, çevresinden, aile yaşamından örnekler vermiş, bu konudaki gözlemlerini ana düşünceye paralel olarak çarpıcı biçimde metne yansıtmıştır.
SAYFA 104
ÖLÇME-DEĞERLENDİRME
1.
Sohbetlerde sıcak, samimi,konuşma havası içinde bir üslup kullanılır.
Söyleşi yazılarında açıklayıcı, kanıtlayıcı, öğretici anlatım türleri kullanılabilir.
2) (Y,(D), (Y)
3) (D)
4) (B)
5) (A)
6) (E)
7) (B)
SAYFA 108
1.ETKİNLİK: Aynı haberin değişik gazetelerde ele alınış şekillerinin farklı olması haberi yayına hazırlayan editörlerin farklı bakış açıları, kişisel tercihleri , gazetenin yayın politikası vb. etkenlerdendir.
HABER YAZILARININ ORTAK ÖZELLİKLERİ:
Haber yazılarının günlük ve önemli olması gerekir.
Haberler doğru olmalıdır.
Kolay anlaşılır; akıcı, açık ve duru olmalıdır.
Haber yazıları toplumun büyük bir kısmını ilgilendirmelidir.
Yazan kişi anlattıkları karşısında tarafsız kalmalı, yorumdan kaçınmalıdır.
Yanlış anlaşılmalara yer verecek cümlelerden kaçınılmalıdır.
Anlatılanlar ilgi çekici olmalıdır. 5N 1K (ne, niçin, nasıl, nerede, ne zaman, kim) ifadesi haber yazıları oluşturmada önemlidir. Haber yazıları, 5N lK’da yer alan sorulara verilen cevaplarla genişler.
Haber yazısının belirleyici özellikleri nelerdir?
• Haber plânı tersine dönmüş pramit diye bilinir. Tersine dönmüş pramitte, haberin giriş bölümünde olay birkaç cümle ile özetlenir.
Gelişme bölümünde sözü uzatmadan gerekli ayrıntılar verilir.
Sonuç bölümünde ise olayın etkisi, olaya el koyma anlatılır.
• Haber ilginç olmalıdır. Haberin başlığı da ilginç olmalı, başlığa gözü takılan okuyucu, gerisini okumak için can atmalıdır.
• Haber duyulmamış olmalıdır. Okuyucu duyduğu bir olayı ikinci kez okumaz.
• Haber önemli olmalıdır. Haberin ilgilendirdiği okuyucu kitlesi çok olmalıdır.
• Haber doğru olmalıdır. Muhabir haberi tarafsız yazmalı, habere yorum katmamalıdır. Yorum köşe yazarlarının işidir.
• Haber yazılarında, muhabir okuyucuyu haberle başbaşa bırakmalı, okuyucusuna kendi varlığını hissettirmemelidir.
SAYFA 109
2.etkinlik
YENİLİK Haber bilimdeki yeni bir gelişmeden söz ediyor.
İlginçlik ve önemlilik
Haber ilginç ve önemlidir.
Doğruluk: Haberin doğruluk değeri vardır.
Kolay anlaşılırlık Sade ve yalın diliyle haber kolay anlaşılırdır.
SAYFA 110
3.ETKİNLİK
EK BİLGİ
Haber kaynakları üçe ayrılır:
Resmî haberler : En etkili kişilerden öğrenilir.
Özel haberler : Halk arasındaki olayların halk tarafından muhabirlere bildirilmesiyle elde edilir.
Ajans haberleri : Dünya olaylarını toplayıp her yana bildiren kurumların verdikleri haberlerdir.
Buna göre:
"Küresel Isınma Yoksulu Vuracak" resmi haber
"O Bir Zehir Avcısı" Resmi Haber
"Park Yerini 7 Ay aradı." Ajans haberi (ANADOLU AJANSI-AA)
SAYFA 111
NE? Park yerini 7 ay aradı.
NE ZAMAN? Haberde olayın zamanı verilmemiş.
NASIL? Komşuların polise terk edilmiş araç ihbarı yapması üzerine
NİÇİN? Park ettiği arabasının yerini hatırlayamadığı için
NEREDE? İngiltere ST.Edmuns merkezinde
KİM? Eric Kings
5N 1K (ne, niçin, nasıl, nerede, ne zaman, kim) ifadesi haber yazıları oluşturmada önemlidir. Haber yazıları, 5N lK’da yer alan sorulara verilen cevaplarla genişler...
5.ETKİNLİK
Tablodaki özellikler verilen haber metinlerin hepsi için geçerlidir.
6.ETKİNLİK
Haberler , insanların sosyal, siyasal kültürel ve günlük hayatla ilgili bilgi almasını sağlar.
SAYFA 112
8.ETKİNLİK
Haber yazılarında sözcükler ilk(gerçek) anlamlarında kullanılır.
9.ETKİNLİK
UYARI: (LÜTFEN DİKKATLE OKUYUNUZ)
Cümle türü ile ilgili sınıflamalarda -özellikle yapısına göre cümleler konusunda- dilbilgisi yazarları arasında ortak bir görüş oluşmamıştır. Söz gelimi "sıralı cümleler"i kimi yazarlar bileşik cümlenin bir türü gibi kimileri de ondan ayrı bir yapı olarak değerlendirmektedir.
Haber yazılarının işlevi okuyucuya bilgi vermek olduğundan cümlelerin yapı ve anlam özellikleri bu şekildedir.
10.ETKİNLİK:
İncelediğimiz haber yazıları kolay anlaşılır, açık, sade ve durudur.
11.ETKİNLİK:
1.Haber
Anlatım Türü : Açıklayıcı, öğretici anlatım
Bu anlatım türüne örnekler : Şu anda atmosferde bir milyonda 380 (ppm) oranında karbondioksit bulunmakta… vb.
2.Haber
Anlatım Türü : Açıklayıcı, öğretici anlatım
Bu anlatım türüne örnekler : Adil Denizli sadece ayrıştırılmak istenen maddeyi tanıyarak tutabilecek polimerlerle kan ve suyun zehirlerden arındırılmasında dünya çapında başarılı çalışmalara imza atmış…vb
3.Haber
Anlatım Türü : Açıklayıcı, öğretici anlatım
Bu anlatım türüne örnekler : İngiltere’de dalgın bir sürücü, park ettikten sonra yerini hatırlayamadığı otomobiline 7 aylık çaba sonucu kavuştu…
4.Haber
Anlatım Türü : Açıklayıcı, öğretici anlatım
Bu anlatım türüne örnekler : Yaklaşık 40 milyon kişiye hizmet veren SSK kuyrukları bitirmenin yolunu işlemleri elektronik ortama taşımakta buldu.
SAYFA 113
12.ETKİNLİK
Verilen metinlerde anlatım bozukluğu yoktur.
13.ETKİNLİK
ÖRNEK HABER METİNLERİ
Gözlerinizi korumak için ellerinizi yıkayın
Memorial Şişli Hastanesi Göz Merkezi Başkanı Doç. Dr. Barış Sönmez, basit birkaç önlemle göz sağlığını korumanın mümkün olduğunu söyledi.
Sönmez, üst solunum yolu enfeksiyonlarıyla birlikte seyreden ve viral etkenler nedeniyle ortaya çıkan kırmızı gözün, sıklıkla ek bir tedavi gerektirmediğini dile getirerek, "Bazı kırmızı göz olguları ise aksine daha şiddetli seyreder ve oldukça bulaşıcıdır. Bunun en önemli örneği de adenovirus konjonktiviti salgınlarıdır." dedi. Adenovirus nedeniyle gelişen kırmızı gözün genellikle kreşler, okullar, hastaneler ve toplu taşıma araçlarıyla hızla yayıldığını aktaran Sönmez, ellerin sık yıkanması, hasta olan insanlarla tokalaşma ve öpüşmekten kaçınılması gerektiğini aktardı.
TV'yi yakından seyreden çocuk miyopi olabilir
-"Uzağı net görememek" olarak tanımlanan miyopi, doğuştan olabileceği gibi, erişkinlik çağlarında da başlayabiliyor. 7-16 yaşları arasında başlayan miyopiye ise "okul miyopisi" adı veriliyor.
Acıbadem Maslak Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Banu Coşar; "Ebeveynler ve öğretmenler de gerek çocuğun gözünü kısmasından, gerekse tahtayı iyi okuyamamasından veya televizyonu yakından seyretmesinden göz bozukluğunu tahmin edebiliyor." dedi. Coşar, ancak sadece tek göz bozuksa bu durumun kolay tespit edilemediğini, erken tedavi edilmediği için de göz tembelliğine yol açtığını ifade etti. Coşar, pek çok bilimsel çalışmada, miyop çocukların zekâ katsayılarının (IQ) normalden 7-8 puan daha fazla bulunduğunu belirterek, "Bu istatistikler 2 türlü açıklanabilir: 'Ya miyopi ile zekâ geni aynı kromozomda birlikte kalıtlanıyor ya da daha zeki olanlar okumayla daha çok zaman harcıyor ve gözde miyopi oluşuyor." diye konuştu.
Doğru bilinen yanlışlar
Yanlış: Miyopi için düşük numaralı gözlük takılırsa numaralar daha az ilerler.
Doğrusu: Gözde mevcut numaralar ne ise ona uygun numara kullanılmalı.
Yanlış: Miyopi için sürekli gözlük takılmasına gerek yok.
Doğrusu: Çocukluk döneminde, doktorun önerdiği gözlükler sürekli takılmalı.
Yanlış: Yaş ilerledikçe miyopi azalır.
Doğrusu: Miyopi ilerleyen yaşla birlikte azalmaz.
Okuduğumuz haber yazıları nesneldir.Anlatıcıları kendi duygu ve düşüncelerini metne katmadan, yorum yapmadan objektif bir tavır takınmışlardır.
14.Yazım ve noktalama yanlışı yoktur.
ANLAMA-YORUMLAMA
1.Haber yazılarında dil göndergesel işlevde kullanılmıştır.
2.Haber yazılarının amacı bilgi vermektir.Haber yazıları, en doğru, en ilginç haberleri okuyucuya ulaştırmaya çalışır.İnsanlar yaşadıkları yer ve dünyada olup biten olaylar hakkında bilgi edinme ihtiyacı duyarlar.Bunun için de tv., gazete, internet gibi haber kaynaklarından yararlanırlar.
3.Metnin ana düşüncesi "Küresel ısınmanın gittikçe artan tehditlerine karşı siyasi ve sosyal engeller aşılıp buna çözüm bulunmalıdır." Haber yazarı ana düşünceyi desteklemek için resmi raporlardan, bilim adamlarının görüşlerinden, sayısal verilerden yararlanmıştır.
4.Metindeki terim ve kavramlar "sera gazları, karbondioksit , eko-sistem...iklim değişikliği "dir.Bu terim ve kavramlar haberin konusu bilimsel bir alanla ilgili olduğu için kullanılmıştır.
5.KÜRESEL ISINMAYA KARŞI ALINABİLECEKÖNLEMLER
-Sera gazı salımını kontrol edecek günlük hayattaki bazı önlemler şöyle sıralanıyor:
-Standart ampulü, tasarruf ampulü ile değiştirmek, yılda 75 kilogram (kg) karbondioksit tasarrufu sağlıyor.
-Daha az araba kullanmak. Daha sık yürüyüp, bisiklet kullanmak ve toplu taşıma araçlarından daha çok faydalanmak. Araba kullanılmayan her 2 kilometre için 0,75 kg. karbondioksit tasarruf edilecektir.
-Otomobillerin hava ve yakıt filtrelerinin her zaman temiz olmasına dikkat etmek. Çok tozlu ortamlara yaptığınız yolculuklardan sonra mutlaka filtreler temizlenmeli. Kirli filtreler fazla yakıt harcanmasına yol açmaktadır.
-Geri dönüşüme katkıda bulunmak. Evlerden çıkan çöplerin sadece yarısını geri dönüştürerek yılda 1200 kg. karbondioksit tasarrufu sağlanabilir.
-Lastikler kontrol etmek. Düzgün şişirilmemiş lastiklerle litre başına alınan yol yüzde 3 oranında artar. Buradan sağlanacak her 4 litre benzin tasarrufu 10 kg. karbondioksiti atmosferden uzak tutar.
-Daha az sıcak su kullanmak. Suyu ısıtmak için çok fazla enerji kullanmak gerekiyor. Daha az su tüketen bir duş başlığı ile 175 kg, giysileri soğuk su ya da ılık suda yıkayarak da 250 kg. karbondioksit tasarrufu yapabilabilir
-Ambalajları fazla olan ürünlerden kaçınmak. Çöpü yüzde 10 oranında azaltarak 600 kg. karbondioksit tasarrufu yaptirir.
-Su ısıtıcısını ayarlamak. Isıtıcıları kışın 2 derece yukarı, yazın 2 derece aşağı ayarlamak. Bu basit ayarlamayla yılda 1000 kg karbondioksit tasarrufu yapilabilir.
-Elektronik cihazları tamamen kapatmak. Evde ortalama 8 saat stand by konumunda bırakılan TV, DVD, müzik seti gibi elektronik cihazlar, yılda 450 kg karbon gazının atmosfere yayılması anlamına gelir.
-Her yıl en azından bir ağaç dikmek. Bir ağaç ömrü boyunca 1 ton karbondioksit emmektedir.
-Özellikle ısınmada güneş enerjisi ile çalışan sistemleri kullanılmak. Bu çok büyük tasarruflar sağlayacaktır.
-Ormanlarda piknik yapmak yerine daha çok az ağaçlık küçük park ve bahçelerde piknik yapmak, orman yangınlarını engelleyecektir
-Orman içlerinde yakıcı ve yanıcı maddelerle piknik yapılması engellemek. Orman içlerinde daha çok, önceden hazırlanmış yiyeceklerin tüketilmesine izin vermek.
-Orman içlerinde yapılan pikniklerde kullanılan ve mercek görevi yaparak ormanların yanmasına neden olan cam kırıklarının toplatılması için gönüllü toplayıcı ekiplerinin oluşturmak. Bu sistem yerel yönetimler tarafından oluşturulabilir.
6.Bu tür konuların haber yapılması insanların bu konularda bilinçlenmesini ve yetkililerin daha duyarlı olmalarını sağlar.
7• Haber plânı tersine dönmüş pramit diye bilinir. Tersine dönmüş pramitte, haberin giriş bölümünde olay birkaç cümle ile özetlenir.
· Gelişme bölümünde sözü uzatmadan gerekli ayrıntılar verilir.
· Sonuç bölümünde ise olayın etkisi, olaya el koyma anlatılır.
SAYFA 114
ÖLÇME-DEĞERLENDİRME
1.
resmi haberler, özel haberler, ajans haberleri
yorumlarını
ilgi çekici
2) (Y) ajans haberleri denir.
(D)
(D)
(D)
3) (C)
4) /E)
5) (D)
6) (B)
Sayfa 116
8. FIKRA
HAZIRLIK
Fıkralar her konuda yazılmakla birlikte özellikle herkesi ilgilendiren günlük olaylardan seçilmiş konularda yazılır.Günlük gazetelerdeki köşe yazılarında yurt ve dünyadaki güncel olaylar hakkında görüş belirtilir.
Bu söz fıkra yazılarının kısa; ama özlü, yoğun bir anlatımı olduğunu vurguluyor.
SAYFA 117
Gazete ve dergi gibi süreli yayınlarda, bir yazarın periyodik olarak genel bir başlık altında günün sosyal ve siyasî olaylarını kendi bakış açısına, siyasî, ideolojik eğili-mine ve düşünce yapısına göre değerlendirdiği kısa yorum yazılarına fıkra denir. Yazarın, gündelik olayları, özel bir görüşle, güzel bir üslupla, kanıtlama gereği duymadan yazdığı kısa, günübirlik yazılardır.
* Gazete yazısıdır.
* Yazar düşüncelerini kanıtlama yoluna gitmez.
* Dil tabiidir. Günlük deyimlere, yer yer nükteli sözlere yer verilir.
* Okuyucuyla sohbet ediyormuş gibi bir hava sezdirilir.
* Türün ünlüleri, Ahmet Rasim, Falih Rıfkı, A. Haşim, H. Cahit Yalçın, Peyami Safa.
Bir yazarın herhangi bir konu veya günlük olaylar hakkındaki görüşlerini, düşüncelerini ayrıntılara inmeden anlattığı gazete ve dergilerde yayımlanan kısa fikir yazılarına Fıkra denir. Bu tür yazıların diğer adı da ‘Köşe Yazısı’dır. Fıkralar, gazete ve dergilerin belli sütun veya köşelerinde yayımlanır.
Yazılı kompozisyon türü olarak fıkra düşünsel ağırlıklı, günlük, kısa yazılardır. Siyasi ve toplumsal olaylar ele alınırken belgelere, kanıtlara, aşırı ayrıntılara yer verilmez. Fıkra yazarı geniş kitlelere seslendiği için dili kolay anlaşılır olmalıdır. Her konuda fıkra yazılabilir.
Fıkranın Özellikleri
1. Günlük olaylar veya düşüncelerle ilgili konular işlenir.
2. Konular tarafsız bir şekilde ele alınmalıdır.
3. Düşünceyi ön plânda olmalıdır.
4. Konular çok değişik açılardan ele almadan, ayrıntılara inmeden işlenir.
5. Yazılanlara okuyucuyu inandırma zorunluluğu yoktur.
6. Yazılanlar okuyucunun ilgisini çekmelidir.
7. Nükteli fıkralardan, kıssalardan, vecize ve atasözlerinden faydalanılmalıdır.
8. Açık, sade ve akıcı bir dil kullanılmalıdır.
Fıkranın Yazılma Amacı
Fıkraların amacı, siyasî, kültürel, ekonomik, toplumsal vb. konuları çok defa eleştirel bir bakış açısıyla anlatarak kamuoyunu yönlendirmektir. Fıkralarda kesin olmaktan ziyade güzel, hoş sonuçlara varmaya; canlı, ilgi çekici olmaya özen gösterilmelidir. Yazar kendi duygu ve düşüncelerini en başarılı şekilde yansıtarak okuyucu ile arasında sıkı bir bağ kurar.
Not: Bu tür fıkraları, kısa hikâye niteliğindeki, nükteli, mizah öğesi taşıyan fıkralarla karıştırmayınız. Bu tür fıkralarda dinleyeni güldürmek, eğlendirmek ön plandadır. Oysa köşe yazılarında okuyucuyu düşündürmek, güncel bir sorunu dile getirmek esastır.
Fıkra ile Makalenin Farkı
1. Makalelerde yazılanları ispatlama kaygısı vardır; ancak fıkralarda yazılanları ispatlama kaygısı yoktur.
2. Makalelerde ciddi, yapmacıksız, bilimsel bir anlatım vardır. Fıkralarda açık, sade ve anlaşılır bir dil kullanılır.
3. Fıkralar günübirlik yazı türüdür. Makalede ise böyle bir durum yoktur.
Edebiyatımızda Fıkra yazan ilk kişi Ahmet Rasim’dir. Bunun dışında Falih Rıfkı Atay, Peyami Safa, Burhan Felek ve Çetin Altan en tanınmış fırka yazarlarıdır.
Türk edebiyatında fıkra yazarlığı ne zaman başlamıştır?
Türk edebiyatında fıkra yazarlığı, Şinasi’nin 1860 yılında Agâh Efendi ile birlikte çı-kardıkları Tercüman-ı Ahval gazetesindeki yazılarıyla başlamıştır. O zamandan günümüze kadar fıkra yazan başlıca yazarlar şunlardır: Namık Kemal, Ahmet Rasim, Ahmet Haşim, Falih Rıfkı Atay, Burhan Felek, Peyami Safa, Refi Cevat Ulunay, Orhan Seyfi Orhon, Yusuf Ziya Ortaç, Bedii Faik, Necip Fazıl Kısakürek, Nazlı Ilıcak, Rauf Tamer, Ahmet Kabaklı, Çetin Altan, Oktay Ekşi, Uğur Mumcu, Abdi İpekçi, İlhan Selçuk, Ergun Göze, Hasan Pulur, Mehmet Barlas, Fehmi Koru, Ta-ha Akyol, Gürbüz Azak, Ahmet Taşgetiren, Cengiz Çandar, Yavuz Gökmen, Gülay Göktürk. Anı Mektup Biyografi Günlük Roman Tiyatro Fıkra Röportaj Makale Eleştiri Haber Yazısı Deneme Gezi Yazısı Söyleşi (Kaynak:www.aof.edu.tr)
SAYFA 118
SÖZLÜ ANLATIM TÜRÜ FIKRA İLE GAZETE YAZISI FIKRA ARASINDAKİ FARKLAR
-Sözlü anlatım türü olan fıkralar nükteli küçük hikayelerdir.Bunlar olayları gülünç, şakalı anlatarak insanları düşündürmeyi amaçlar.Gazetelerde yayımlanan fıkralar ise olayları yorumlayan ciddi veya nükteli yazılardır.
-Sözlü anlatım türü fıkralarda olay örgüsü varken gazete fıkralarında yoktur.
-Birisi olay çevresinde gelişen bir türken diğeri düşünce yazılarıdır.
-Sözlü anlatım türü fıkralar anonimdir , gazete fıkralarının ise yazarı bellidir.
3.ETKİNLİK
"Dünün Edebiyatını da Okuyun" metni "gençlerin dünün edebiyatçılarını okumaması" konusunda
"Padişaha Bir Gömlek" metni "mutluluk" konusunda
"Dört Santimlik Dünya" metninde ise "gençlerin teknoloji bağımlılığı" konusu işlenmiştir.
Fıkralar güncel konularda yazılmıştır.
4.ETKİNLİK
SAYFA 121
5.ETKİNLİK: Metinler açık, akıcı, duru ve yalın anlatım özelliklerini taşımaktadır.
6.ETKİNLİK
Ø Fıkralarda öne sürülen düşüncelerin belgelerle kanıtlanma gereği duyulmaz.Fıkra yazarının okuyucuya yazılanları inandırma zorunluluğu yoktur.Görüş ve düşünceler kişiseldir, serbest bir tarzda belli kalıba bağlı kalınmadan görüşler anlatılır.
Ø “Yer Altı Zenginlikleri” adlı metinde yazar , düşüncelerini kesin bir sonuca bağlamıştır.Fıkra yazılarında konu kısaca incelenir ; ancak mutlaka bir sonuca varılır.
8.ETKİNLİK
3.METİNDE “Genç kuşaklardan okurlarla konuşuyorum.” cümlesinde "kuşaklardan" sözcüğü gereksizdir.
İlginç yorumlar üretiyorlar.Yargılıyorlar. (İkinci cümlenin nesnesi eksik)
Yeni yazarlar kadar hızlı satmıyorlar gerçi; ama (yapıtlarının) sürekli okurları var.(tamlayan eksikliği)
“Dört Santimlik Dünya” metninde “Aslında bu tip filmlere meraklı değilim, (bu filmleri) görmesem de bir şey kaybetmem.” (nesne eksikliği)
“Büyük sinema salonu tenhaydı, salonda toplasan yirmi kişi (vardı), (bunların) çoğu gençti.(dolaylı tümleç eksikliği, yüklem eksikliği, tamlayan eksikliği)
“Film başladıktan sonra da sürekli olarak…”cümlesinde altı çizili sözcük gereksiz...
Ø “Öte yandan , Türkiye’nin 21.yüzyılda…” ile devam eden cümlede Türkiye’nin sözcüğünden sonra virgül kaldırılmalı…(Tamlamaların arasına virgül konmaz.)
Son cümlede “Şairin” sözcüğünden sonra iki nokta (:) getirilmeli.
8.FIKRA KONUSU CEVAPLARI
SAYFA 116HAZIRLIK
Fıkralar her konuda yazılmakla birlikte özellikle herkesi ilgilendiren günlük olaylardan seçilmiş konularda yazılır.Günlük gazetelerdeki köşe yazılarında yurt ve dünyadaki güncel olaylar hakkında görüş belirtilir.
Bu söz fıkra yazılarının kısa; ama özlü, yoğun bir anlatımı olduğunu vurguluyor.
SAYFA 117
Gazete ve dergi gibi süreli yayınlarda, bir yazarın periyodik olarak genel bir başlık altında günün sosyal ve siyasî olaylarını kendi bakış açısına, siyasî, ideolojik eğili-mine ve düşünce yapısına göre değerlendirdiği kısa yorum yazılarına fıkra denir. Yazarın, gündelik olayları, özel bir görüşle, güzel bir üslupla, kanıtlama gereği duymadan yazdığı kısa, günübirlik yazılardır.
* Gazete yazısıdır.
* Yazar düşüncelerini kanıtlama yoluna gitmez.
* Dil tabiidir. Günlük deyimlere, yer yer nükteli sözlere yer verilir.
* Okuyucuyla sohbet ediyormuş gibi bir hava sezdirilir.
* Türün ünlüleri, Ahmet Rasim, Falih Rıfkı, A. Haşim, H. Cahit Yalçın, Peyami Safa.
Bir yazarın herhangi bir konu veya günlük olaylar hakkındaki görüşlerini, düşüncelerini ayrıntılara inmeden anlattığı gazete ve dergilerde yayımlanan kısa fikir yazılarına Fıkra denir. Bu tür yazıların diğer adı da ‘Köşe Yazısı’dır. Fıkralar, gazete ve dergilerin belli sütun veya köşelerinde yayımlanır.
Yazılı kompozisyon türü olarak fıkra düşünsel ağırlıklı, günlük, kısa yazılardır. Siyasi ve toplumsal olaylar ele alınırken belgelere, kanıtlara, aşırı ayrıntılara yer verilmez. Fıkra yazarı geniş kitlelere seslendiği için dili kolay anlaşılır olmalıdır. Her konuda fıkra yazılabilir.
Fıkranın Özellikleri
1. Günlük olaylar veya düşüncelerle ilgili konular işlenir.
2. Konular tarafsız bir şekilde ele alınmalıdır.
3. Düşünceyi ön plânda olmalıdır.
4. Konular çok değişik açılardan ele almadan, ayrıntılara inmeden işlenir.
5. Yazılanlara okuyucuyu inandırma zorunluluğu yoktur.
6. Yazılanlar okuyucunun ilgisini çekmelidir.
7. Nükteli fıkralardan, kıssalardan, vecize ve atasözlerinden faydalanılmalıdır.
8. Açık, sade ve akıcı bir dil kullanılmalıdır.
Fıkranın Yazılma Amacı
Fıkraların amacı, siyasî, kültürel, ekonomik, toplumsal vb. konuları çok defa eleştirel bir bakış açısıyla anlatarak kamuoyunu yönlendirmektir. Fıkralarda kesin olmaktan ziyade güzel, hoş sonuçlara varmaya; canlı, ilgi çekici olmaya özen gösterilmelidir. Yazar kendi duygu ve düşüncelerini en başarılı şekilde yansıtarak okuyucu ile arasında sıkı bir bağ kurar.
Not: Bu tür fıkraları, kısa hikâye niteliğindeki, nükteli, mizah öğesi taşıyan fıkralarla karıştırmayınız. Bu tür fıkralarda dinleyeni güldürmek, eğlendirmek ön plandadır. Oysa köşe yazılarında okuyucuyu düşündürmek, güncel bir sorunu dile getirmek esastır.
Fıkra ile Makalenin Farkı
1. Makalelerde yazılanları ispatlama kaygısı vardır; ancak fıkralarda yazılanları ispatlama kaygısı yoktur.
2. Makalelerde ciddi, yapmacıksız, bilimsel bir anlatım vardır. Fıkralarda açık, sade ve anlaşılır bir dil kullanılır.
3. Fıkralar günübirlik yazı türüdür. Makalede ise böyle bir durum yoktur.
Edebiyatımızda Fıkra yazan ilk kişi Ahmet Rasim’dir. Bunun dışında Falih Rıfkı Atay, Peyami Safa, Burhan Felek ve Çetin Altan en tanınmış fırka yazarlarıdır.
Türk edebiyatında fıkra yazarlığı ne zaman başlamıştır?
Türk edebiyatında fıkra yazarlığı, Şinasi’nin 1860 yılında Agâh Efendi ile birlikte çı-kardıkları Tercüman-ı Ahval gazetesindeki yazılarıyla başlamıştır. O zamandan günümüze kadar fıkra yazan başlıca yazarlar şunlardır: Namık Kemal, Ahmet Rasim, Ahmet Haşim, Falih Rıfkı Atay, Burhan Felek, Peyami Safa, Refi Cevat Ulunay, Orhan Seyfi Orhon, Yusuf Ziya Ortaç, Bedii Faik, Necip Fazıl Kısakürek, Nazlı Ilıcak, Rauf Tamer, Ahmet Kabaklı, Çetin Altan, Oktay Ekşi, Uğur Mumcu, Abdi İpekçi, İlhan Selçuk, Ergun Göze, Hasan Pulur, Mehmet Barlas, Fehmi Koru, Ta-ha Akyol, Gürbüz Azak, Ahmet Taşgetiren, Cengiz Çandar, Yavuz Gökmen, Gülay Göktürk. Anı Mektup Biyografi Günlük Roman Tiyatro Fıkra Röportaj Makale Eleştiri Haber Yazısı Deneme Gezi Yazısı Söyleşi (Kaynak:www.aof.edu.tr)
SAYFA 118
SÖZLÜ ANLATIM TÜRÜ FIKRA İLE GAZETE YAZISI FIKRA ARASINDAKİ FARKLAR
Sözlü anlatım türü olan fıkralar nükteli küçük hikayelerdir.Bunlar olayları gülünç, şakalı anlatarak insanları düşündürmeyi amaçlar.Gazetelerde yayımlanan fıkralar ise olayları yorumlayan ciddi veya nükteli yazılardır.
Sözlü anlatım türü fıkralarda olay örgüsü varken gazete fıkralarında yoktur.
Birisi olay çevresinde gelişen bir türken diğeri düşünce yazılarıdır.
Sözlü anlatım türü fıkralar anonimdir , gazete fıkralarının ise yazarı bellidir.
3.ETKİNLİK
"Dünün Edebiyatını da Okuyun" metni "gençlerin dünün edebiyatçılarını okumaması" konusunda
"Padişaha Bir Gömlek" metni "mutluluk" konusunda
"Dört Santimlik Dünya" metninde ise "gençlerin teknoloji bağımlılığı" konusu işlenmiştir.
Fıkralar güncel konularda yazılmıştır.
SAYFA 125-136 ARASI CEVAPLARI
9.DENEME KONUSU CEVAPLARI
HAZIRLIK
İlk üç soruyu kendi düşüncelerinize göre cevaplayınız.
deneme : 1 ) Denemek işi, sınama, tecrübe
Cümle 1: Bunun deneme olduğunu müdürden başka kimseye söylemediği için, ilk deneme fabrikayı biribirine kattı. - H. Taner
2 ) ( İsim ) Son biçimi bulmamış, taslak durumunda olan eser
Cümle 1: İlk gençliğimin şiir denemeleri... - Y. Z. Ortaç
Cümle 2: İlk yazı denemelerim için gazete bulmaya çalışıyorum. - F. R. Atay
3 ) ( Edebiyat ) Herhangi bir konuda yeni ve kişisel görüşlerle bezenmiş bir anlatım içinde sunulan düz yazı türü
SAYFA 127
1.etkinlik:
DENEMELERİN ORTAK ÖZELLİKLERİ
Yaşam içindeki her şey denemenin konusu olabilir.
Deneme yazarı okuyucuya iletmek istediği fikri bilimsellikten uzak, ispatlama amacı gütmeden, etkileyici bir üslupla anlatır, ortaya koyar.
Denemede, yazar kendi kendisiyle konuşuyormuş gibi bir anlatımı tercih eder.
Denemede bir sonuca ulaşmak önemli değildir.Denemenin inandırıcılığı kanıtlardan, belgelerden değil, anlatımındaki samimiyetten gelir.
Deneme yazarı konusunu işlerken bir düşünceden diğerine sıçrayıverir. Makalede olduğu gibi bir düşünsel düzenin katı kalıpları içine hapsolup kalmaz.
Denemede yazarın kendi beni ortaya çıkar. Çünkü deneme yazarı, her olaya, her duruma "ben"i açısından bakmaktadır.
2.ETKİNLİK
"Yaşama Öğretisi" metninde yazar son derece samimi, akıcı, lirik ve anlaşılır bir dil kullanmıştır.
SAYFA 128
3.ETKİNLİK
Yaşama Öğretisi adlı metnin yazılış amacı yaşama öğretisi konusunda okuyucuyu düşündürmektir.
"Olgu ve Düşünce" adlı metinde "Yaşama Öğretisi" metnine göre daha ağır ve ciddi terim ve kavramların yer aldığı bir dil ve anlatım kullanılmıştır.Yaşama Öğretisi metninde yazarın samimi, içten ve yalın bir anlatımı vardır.
Seçilen sözcükler, kullanılan ifadeler ,hedef kitleye ve metnin yazılış amacına uygun olmak durumundadır .
SAYFA 131
4.ETKİNLİK
Denemeler, konularına ve yazılış amaçlarına göre şu şekilde gruplandırılabilir:
Kişisel duyarlılık ve dikkatleri konu alan denemeler
Öğretici ve eleştirel denemeler
Sosyal ve felsefi konularda bireysel düşünceyi ifade eden denemeler
"Kültürlü İnsanlar" metni yazarın sosyal bir konuda bireysel düşüncesini ifade etmek için yazılmıştır.
Muşmula İle Köpek metni ise eleştirel bir amaçla yazılmıştır.
Metinlerde konuya yaklaşım biçimi yazarın söyleyişini etkilemiştir.
5.ETKİNLİK
"Huzura Götüren Yol" metni okuyucuyla konuşuyormuş gibi yazılmıştır."Yaşama Öğretisi" adlı metinse ben merkezlidir.
SOHBET-DENEME FARKI
Sohbette yazarın okuyucuyla konuşuyormuş gibi bir tavrı vardır.Denemede ise yazarın kendi kendisiyle konuşuyormuş gibi bir tavrı vardır.
Sohbette nüktelerden, halk söyleyişilerinden ve fıkralardan yararlanılır.Sohbetin dili ve anlatımı yalındır.Denemede ise daha ciddi bir dil kullanılır.
Sohbette kısa ve yüzeysel bir anlatım vardır, denemede ise derinlemesine bir anlatım vardır.
Sohbette okuyucu etkileme,yazarın kendi düşüncesi doğrultusunda okuyucuyu yönlendirme çabası vardır, denemede bir amaç yoktur.
6.ETKİNLİK
İYİ BİR DENEME YAZARININ ÖZELLİKLERİ
İyi bir deneme yazarı olay, olgu, durum ve eşyalarda sıradan insanların farkına varamadığı ayrıntıları, dikkat etmediği hususları, incelikleri, güzellikleri, harikaları, olağanın altında yatan olağanüstülükleri görebilen, hissedebilen, düşüncesiyle ve tecrübeleriyle onları okuyucular için ilginç gelebilecek şekilde yazıya dökebilen insandır. Sıradan insanın ‘baktığı’ şeyi deneme yazarı ‘görür’.
iyi bir deneme yazarı.dili doğru ve güzel kullanmalıdır.
Gerekli kültür birikimine. sahip olmalıdır.
Düşünce dünyası gelişmiş olmalıdır.
Kendi doğru dışında da doğrular olabileceğini bilmelidir.
SAYFA 132
METİNLERDEKİ ANLATIM TÜRLERİ VE BU ANLATIM TÜRLERİNE ÖRNEKLER
Metinlerde verilen paragraflarda açıklayıcı, öyküleyici ve betimleyici anlatım kullanılmıştır.Örnekler:
Öyküleyici anlatım: "Erkenden kalkmıştım.Perdeleri araladığımda günün yeni ışığını ayırt ettim..."
Betimleyici anlatım: "Tepemizde bunaltmayan bir mayıs güneşi vardı.İstasyona giden toprak yola..." ; metnin verilen 2.paragrafında açıklayıcı anlatım vardır.
FARKLI ANLATIM TÜRLERİYLE OLUŞTURULMUŞ METİN ÖRNEKLERİ
8.ETKİNLİK
"Yaşama Öğretisi" adlı metindeki cümleler açık, akıcı ve durudur.Metinde yazar okuyucuyu yaşam konusunda düşündürmek istediğinden bu amaca uygun bir dil kullanmıştır.
9.ETKİNLİK:
Metinde eş anlamlısı bulunan bazı kelimeler:
soluk: nefes
gerçek : hakikat
özgür: hür
ad: isim
var- : ulaş-
doğa: tabiat
ulus: milet...
Bu sözcüklerin yerine eş anlamlılarını kullandığımızda metnin anlam değeri değişmemektedir.
Metindeki zıt anlamı bulunan sözcükler:
yeni> eski
ilk> son
güzel> çirkin...
...
Metindeki sesteş kelimelerden bazıları:
kır, bağ, ada-, kaz, az, el, aç, sürü, koru vb...
10.ETKİNLİK:
Köylerde insan bağlantılarının ortaya çıkardığı bir sürü kavgalar oluyor.(Gereksiz ek kullanımı)
...
ANLAMA-YORUMLAMA
1.Deneme yazılarında dil ağırlıklı olarak göndergesel işlevde kullanılır.(Yaşama Öğretisi metninde bunun yanı sıra heyecana bağlı işlev, alıcıyı harekete işlevi de kullanılmıştır.)
2.Yaşamak için doğa ve insanlarla ortaklık kurmalıyız.
3.Yazar metinde anlattığı konuya uygun olarak metne başlık koymuştur.
4.Ceyhun Atuf Kansu denemesini mektup türüyle ilişkilendirmiştir.
SAYFA 134
ÖLÇME-DEĞERLENDİRME
1.
ispatlamak
sohbet
göngergesel
okuyucuyla,........ kendisiyle.....
2.
(Y)
(D)
(Y)
(D)
3. (B)
4.Yazarın kendi özel görüş ve düşüncelerini belirtmesiyle ilgilidir.
5.(A)
6.(C)
7.(A)
8.(A)
9.(B)
SAYFA 137
HAZIRLIK
1) Tercüman-ı Ahval 22 Ekim 1860'ta Agah Efendi ve Şinasi tarafından çıkarıldı. Gazetenin çıkarılış amacı söz ve yazı ile yurdun çıkarlarına uygun düşünceleri bildirmek,iç ve dış olaylar olaylar hakkında haber vermek ,Türkçe bir gazete çıkarma isteğidir.
2) İnsanlar yaşadıkları yerde ve dünyada olup biten olaylar hakkında bilgi edinme ihtiyacı duyarlar.Ayrıca gündemi takip etmek, bilgilenmek, beğendiği köşe yazarlarını okumak, objektif bir bakış açısı almak vb.pek çok sebepten dolayı gazetelerden faydalanırlar.
3) Gazetelerde makale, fıkra, deneme, eleştiri, haber yazısı, röportaj ,sohbet gibi türlere yer verilir.
4. Eğitim ve Kültür Alanında Yapılan Yenilikler:
§ 3 Mart 1924’te Tevhid-i Tedrisat Kanunu ilan edildi. Eğitim öğretim laikleştirildi. Bütün okullar Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlandı. Medrese ve okul ikiliğine son verildi.
§ 1 Kasım 1928’de Latin alfabesi kabul edildi.
§ 15 Nisan 1931’de Türk Tarih Kurumu kuruldu.
§ 12 Temmuz 1932’de Türk Dil Kurumu kuruldu.
§ 1924’te Topkapı Sarayı müze haline getirildi. Aynı yıl Etnografya Müzesi ve Güzel Sanatlar Akademisi açıldı.
§ 1933’te İstanbul Üniversitesi ve Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesi açıldı.
SAYFA 144
1.ETKİNLİK
Makalenin belirleyici özellikleri nelerdir?
• Düşünsel plânla yazılır.
• Yazar anlattıklarının doğruluğuna güvenmeli, anlattıklarını bir mantık çerçevesine oturtabilmelidir. Her anlattığı, önceki anlattıklarıyla çelişmemelidir.
• İşlenen konu kendinden önceki söylenmişlerden, yazılmışlardan ayrı olmalıdır.
• Okuyucuya konunun önemini kavratabilmek için örnekleme, karşılaştırma, tanık gösterme gibi nesnel verilerden yararlanmalıdır.
Makale türünün Türk Edebiyatı’ndaki önemli temsilcileri şunlardır: Namık Kemal, Ziya Paşa, Şemseddin Sami, Muallim Naci, Beşir Fuat, Hüseyin Cahit, Fuat Köprülü
2.ETKİNLİK:
“Atatürk ve Eğitim” makalesinin yazılış amacı Atatürk’ün eğitime verdiği önemi açıklamaktır.
3.ETKİNLİK
§ Gazete ve dergilerdeki makaleler geniş halk kitlelerine ulaşmayı amaçlar.
§ Hedef okuyucu kitlesi makalelerin dil ve anlatımı üzerinde etkilidir.Bilim ve kültür alanında yazılan makaleler sınırlı bir kültür kesimine amaçladığından bu makalelerde daha bilimsel bir dil kullanılır.Gazete ve dergilerdeki makaleler ise geniş halk kitlelerine ulaşmayı amaçladığından daha açık daha popüler ve daha anlaşılır bir dil kullanılır, çok fazla özel terimler kullanılmaz.
4.ETKİNLİK
Gündemdeki konularda yazılan makaleler toplumun bu konudaki görüşlerini etkiler.Çünkü makale yazarı ileri sürdüğü fikirlerini sağlam delillere ve belgelere dayandırır.
5.ETKİNLİK
§ 1924’te ilk öğretim zorunlu hale getirildi.
§ 3 Mart 1924’te hilafetle birlikte Şeriye ve Evkaf Vekaleti kaldırılarak devlet yönetiminde ikiliğe son verilmiş, öğretimde de ikiliğe son verilmiştir.
§ Tevhid-i Tedrisat Kanunun kabulü
§ Maarif Teşkilatı Kanunu
§ Yeni Türk alfabesinin kabul edilmesi
Ø İyi bir makale yazarı;
§ Kendi alanında geniş ve köklü bilgiye sahip olmalı,
§ Sorunlara tarafsız bir gözle bakmalı,
§ Dili iyi kullanmalı,
§ Genel kültürü geniş olmalıdır.
SAYFA 145
6.ETKİNLİK
§ “Kitap Fuarının Onur Yazarı Doğan Hızlan” adlı metin bir haber yazısıdır.”Atatürk ve Eğitim” adlı makaleden farkı anlatıcının kendi duygu ve düşüncelerini katmadan nesnel bir şekilde sade,yalın basit haber cümleleriyle okuyucuya Tüyap Kitap Fuarı hakkında bilgi vermeyi amaçlamasıdır.
§ “Atatürk ve Eğitim” makalesi “Züğürt Tesellisi” adlı metinden yazılış amacı, kullanılan dil ve üslup, anlatım biçimleri bakımından farklılık göstermektedir.
SAYFA 146
7.ETKİNLİK
Ø Metnin temel iletisi : Atatürk eğitime büyük önem vermiş ve yaptığı inkılaplarla “Türk Milli eğitim sistemini” temel görevi olan Türkiye Cumhuriyeti ‘nin varlığını sürdürmesi işlevini yerine getirecek bir yapıya kavuşturmuştur.
§ Metnin alt başlıkları:
§ Atatürk Döneminde Eğitim Alanında Yapılan Çalışmalar
§ Tevhid-i Tedrisat Kanununun Kabulü
§ Maarif Teşkilatı Kanunu
§ Yeni Türk harflerinin kabul edilmesi
Ø Metnin bu şekilde alt başlıklara ayrılmasının sebebi, metnin daha iyi anlaşılması, okunma kolaylığını sağlamasıdır.Alt başlıklar Atatürk’ün eğitim alanında yaptığı farklı çalışmaları yansıtabilmek amacıyla düzenlenmiştir.Alt başlıktaki düşünceler metnin ana düşüncesi etrafında birbiriyle ilişkili olacak şekilde sıralanmıştır.
Ø İlk paragraf giriş, son paragrafa kadar gelişme, son paragraf sonuç bölümüdür.Ana düşünce metnin sonuç bölümünde yer almıştır.
Makale ve Fıkra'nın BENZER ÖZELLİKLER
§ Her ikisi de gazete çevresinde oluşan yazı türüdür.
§ Her ikisi de fikir yazısıdır.
§ Her ikisi de gazete ve dergilerde yayınlanır.
§ Her ikisinde de konu zenginliği vardır.
§ Özellikle gazete makalelerinin toplumu yakından ilgilendiren güncel konuları ele alması ve fıkranın da güncel konular üzerinde yoğunlaşması iki ortak noktalarındandır.
§ Her iki tür de aynı plana göre yazılır.
Makale ve Fıkra'nın FARKLI ÖZELLİKLER
§ Makale yazarı ele aldığı fikirleri bilimsel bir yaklaşımla incelerken fıkra yazarı yazarı kişisel görüşle ele alıp inceler.
§ Makalelerde yazılanları ispatlama kaygısı vardır; ancak fıkralarda yazılanları ispatlama kaygısı yoktur.
§ Makalelerde ciddi, yapmacıksız, bilimsel bir anlatım vardır. Fıkralarda açık, sade ve anlaşılır bir dil kullanılır.
§ Fıkralar günübirlik yazı türüdür.Makalede ise böyle bir durum yoktur.
§ Makalede yazar doğruyu ; fıkrada ise yazar kendi doğrusunu anlatır.
§ Makale fıkraya göre daha uzun bir yazı türüdür.
§ Makale yazmak belli bir uzmanlık ister.
Makale ve Deneme'nin BENZER ÖZELLİKLERİ
§ Her ikisi de fikir yazısıdır.
§ Her ikisi de gazete ve dergilerde yayınlanır.
§ Her iki tür de aynı plana göre yazılır.
Makale ve Deneme'nin FARKLI ÖZELLİKLERİ
§ Makalede ortaya atılan düşünce iddia ya da görüş, kanıtlara dayanır. Denemede ise konu kişisel düşünceler, yorum ve bakış açısıyla desteklenir.
§ Makalede düşünce kesin bir sonuca bağlanır. Denemede ise böyle bir zorunluluk yoktur.
§ Makalenin üslup ve anlatımı ciddi, kurallı ve ağırbaşlıdır. Denemenin üslubu yazarına göre değişir.
§ Makalede söz oyunlarına yer verilmez, açık ve anlaşılır bir anlatımı vardır. Deneme yazarı ise konusuna uygun olarak söz sanatlarına ve anlam oyunlarına yer verebilir. Denemede dilin doğru ve güzel kullanımı çok önemlidir.
9.ETKİNLİK
§ Makalede açıklayıcı, öğretici,kanıtlayıcı anlatım türleri kullanılmıştır.Okuyuca Atatürk’ün eğitime verdiği önemi açıklamak, bunu örneklerle kanıtlamak amacıyla bu anlatım türleri kullanılmıştır.
SAYFA 147
§ Metinde yazar örnekleme, karşılaştırma (Osmanlı eğitim sistemi-Batı eğitim sistemi),sayısal verilerden yararlanma (%7’si okuma yazma bilen halk),tanımlama (Eğitim kişinin yeteneklerini, kendi ihtiyaçları ve toplumun amaçları doğrultusunda geliştirmesini sağlayan öğrenme işi ve nasıl yapılacağı üzerinde yöntem ve uygulamaların tümüdür.) alıntı yapma (metinde Atatürk’ün söylediği bütün sözler ) gibi düşünceyi geliştirme yollarına başvurmuştur.
§ MetindeAtatürk’ün eğitime verdiği önemi açıklamak,öğretmek bunu örneklerle kanıtlamak amacıyla bu anlatım türleri kullanılmıştır.
10.ETKİNLİK
Ø Metin açık, akıcı,duru ve yalın dil ve anlatım özelliklerine sahiptir.
11.ETKİNLİK
Ø Makale sözcükler daha çok gerçek(temel) anlamlarıyla kullanılmıştır.
Ø Metindeki farklı yapıdaki sözcük öbekleri:
§ Bilim ve sanat : bağlama grubu
§ Bir ulusun bilinci : belirtili ad tamlaması
§ Ortak düşünceler : sıfat tamlaması
§ Kültür aktarımı : belirtisiz ad tamlaması
§ Atatürk’ün yaşamı: belirtili ad tamlaması
§ Osmanlı eğitim sistemi :zincirleme ad tamlaması
§ Atatürk’ün eğitimle düşünce ve uygulamalarını gerçekten anlayabilmek için : edat grubu
§ Atatürk’ün yaşamı boyunca üzerinde titizlikle durduğu amaç: sıfat-fiil grubu
§ Çağdaş uygarlık: sıfat tamlaması
§ Başarabilmiştir: birleşik fiil
§ Bu açıklamalarımıza göre: edat grubu
§ Dikkat çekmek: anlamca kaynaşmış birleşik fiil
Bu söz grupları bir varlığı, bir kavramı, bir niteliği veya bir eylemi karşılamak için belirli kurallar içinde yapısında ve anlamında bir bütünlük oluşacak şekilde oluşturulmuştur.
Ø Metinden gerçek anlamlı sözcükler:eğitim, bilim,sanat,ulus, insan,yaşam zeka, modern, toplum,düşünce, başlık, uygarlık,tedbir… gibi pek çok sözcük
Ø Mecaz anlamlı sözcükler: tutsaklık, bilgi patlaması, yıkılmaz, bürünmek, harcamak, karakter, köhne vd…Makalede bilgi vermek, açıklamak , kanıtlamak amaçlandığından sözcükler daha çok gerçek anlamlarıyla kullanılmıştır.
12.ETKİNLİK
Metindeki anlatım bozukluklarının düzeltilmiş halleri:
“Bilim ve sanattan oluşan eğitim tam anlamıyla bir ulusun bilincidir.”
“Başka bir deyişle eğitim son zamanlara kadar “kültür aktarımını sağlayan bir kurum ve süreç” olarak görülmüştür.
“19.yüzyıl başlarında eğitim öğretim kurumlarının iyice gerilemesi ve nitelikli insan gücünün yetişememesi nedeniyle Osmanlı Devleti sürekli gelişen bir dünyada toplumun ihtiyaçlarını karşılayamaz duruma gelmiş ve sonunda bir dizi yenilik yapma yoluna gitmiştir.”
ANLAMA-YORUMLAMA
1. “Eğitimdir ki bir milleti ya özgür,bağımsız, şanlı ve yüksek bir toplum halinde yaşatır ya da bir milleti köleliğe ve geri kalmışlığa terk eder.”
“Şimdiye kadar takip olunan eğitim-öğreitm yöntemlerinin milletimizin geri kalmasında en önemli bir etken olduğu kanısındayım”
“Hayat ve geçime egemen olan kuralların zaman ile değişme, gelişme ve yenilenmesi zorunludur. Medeniyetin buluşlarının, tekniğin harikalarının, dünyayı değişiklikten değişikliğe uğrattığı bir devirde, asırlık köhne zihniyetlerle, geçmişe bağlılıkla varlığın korunması mümkün değildir.”
Türk ulusunun yürümekte olduğu gelişme ve uygarlık yolunda,elinde ve kafasında tuttuğu meşale akıl ve bilimdir.”
“Müstakil ve mesut kalmak isteyen her milletin eğitimi milli olmalıdır.”…
2. Eğitimin milli olması eğitimin her türlü hurafeden ve yabancı düşünceden uzak, üstün nitelikte, ulusal değerlere ve yurtsever bir anlayışa sahip olmasıdır.
3. Atatürk bağımsız ve mutlu bir millet olmak için eğitimin her açıdan milli olması gerektiğini svunmuştur.
4. Türk milli eğitiminin dayandığı temel esaslar
- Öğretim birliği.
- Karma eğitim.
- Eğitimin yaygınlaştırılması.
- İlköğretimin zorunlu ve parasız olması.
- Öğretimde teori ve uygulamanın birlikte yürütülmesi.
- Öğretim programlarının sosyal hayatın ihtiyaçlarını ve çağın gereklerini karşılaması.
- Öğretim programlarının millî ve bilimsel olması.
- Eğitim ve öğretimde disiplin ilkesi.
- Eğitimde öğretmenin önemi ve rolü.
5. Batı’daki bilimsel gelişmelerin gerisinde kalmasıdır.
6.Atatürk eğitimin yaygınlaştırılması için Maarif Teşkilatı Kanunu’nu çıkarmış, ilk öğretim zorunlu ve parasız hale getirilmiş, teknik, meslek ve uzmanlık okulları açılmış, karma eğitim sistemine geçilmiş, yeni Türk alfabesi kabul edilmiş.
7.Atatürk’e göre eğitim ve öğretimde yüksek bir düzeye ulaşarak “Türk vatanını fethetme fikrini, Türk’ü esir alma hayalini” yok edebiliriz.
8.Makalelerde dil göndergesel işlevde kullanılır.
SAYFA 148
ÖLÇME-DEĞERLENDİRME
1.
§ İspatlama
§ Açık,sade,ciddi ,bllimsel
§ Herhangi bir konuda bilgi vermek, bir konuyu bir düşnceyi açıklamak, ispatlamak
2. (D), (Y) ,(D), (D)
3. DOĞRU CEVAP (B) ve (C) seçeneği
4. (B)
5. Makale yazarı ele aldığı fikirleri bilimsel bir yaklaşımla incelerken fıkra yazarı yazarı kişisel görüşle ele alıp inceler.
§ Makalelerde yazılanları ispatlama kaygısı vardır; ancak fıkralarda yazılanları ispatlama kaygısı yoktur.
§ Makalelerde ciddi, yapmacıksız, bilimsel bir anlatım vardır. Fıkralarda açık, sade ve anlaşılır bir dil kullanılır.
§ Fıkralar günübirlik yazı türüdür.Makalede ise böyle bir durum yoktur.
§ Makalede yazar doğruyu ; fıkrada ise yazar kendi doğrusunu anlatır.
§ Makale fıkraya göre daha uzun bir yazı türüdür.
§ Makale yazmak belli bir uzmanlık ister.
6. B
7.A
SAYFA 160
1.ETKİNLİK
ELEŞTİRİ METİNLERİNİN ORTAK ÖZELLİKLERİ
Bir sanat ya da düşünce eserini tanıtırken, zayıf ve güçlü yönlerini belirtme, bir yazarın gerçek değerini yansıtma amacıyla yazılan yazılara eleştiri (tenkit) denir.
§ Düşünsel plânla yazılır.
§ Her eser ya da sanatçı eleştirinin konusu olabilir.
§ Eleştiride bir eser olumlu ya da olumsuz özellikleriyle birlikte ele alınır.
§ Eleştiri yapılırken somut verilerden yararlanılmalıdır.
§ Eleştiride amaç; iyi olanın değerini ortaya koymak, sanatı unutulmaktan kurtarmak, iyi olmayana ve kötüye fırsat vermemektir.
§ Eleştirmenin görevi kılavuzluk yapmaktır.
§ Eleştiriler yıkıcı değil yapıcı olmaldır.
§ Konu, yazının sonuna dek değerlendirilmesi yapılan esere bağlı kalmalıdır. Eser ile ilgili, değerli ve değersiz diye gösterilen yargılar, eserden alınacak örneklere dayandırılmalıdır.
§ Yazar, yargılarında belirli ölçülere bağlı kalmalı, eleştirileri nesnel olmalı, "beğendim, hoşuma gitti". gibi öznel değerlendirmelerden kaçınmalıdır. Bunun yanında eleştiri yazısını okutacak olan elbette eleştiri yazarının kendine özgü konuyu ele alış biçimi, kendine özgü yorumlayışı ve anlatımındaki üslûbudur.
§ Eleştirisi yapılan çalışma, bütün boyutlarıyla ele alınmalı, kendi türü içindeki bilimsel, sanatsal, toplumsal yere oturtulmalıdır. Alanındaki diğer çalışmalarla karşılaştırılarak bu türe kattıklarıyla, kendisinden beklendiği halde katamadıklarıyla ele alınmalıdır.
§ Eleştiride açıklama, tartışma, tanık gösterme ve örnekleme gibi yöntemler kullanılır.
2.ETKİNLİK:
Eleştirinin amacı, iyi ve güzel olan sanat yapıtının değerini ortaya çıkarmak, sanatı iyi ve güzel olmayandan kurtarmak, eseri kalıcı bir niteliğe kavuşturmaktır. Böyle yaparak sanatçıyı da daha güzel yazmaya, onu olgunlaştırmaya ve daha başarılı eserler vermeye de teşvik etmektir. Eleştiri, bu şekilde okuyucuya ve yazara kılavuzluk yapar.
3.ETKİNLİK:
Eleştirmenin, eseri açıklamak ya da çözümlemek için sanatçının yaşamı ve kişiliği üzerine yoğunlaştığı eleştiri anlayışıdır. Eleştirmen eser ile sanatçı arasında sıkı bir ilişkinin olduğunu düşünür.
Sanatçıya yönelik eleştirinin iki çeşidi vardır:
* Biyografik Eleştiri: Eser ile sanatçı arasında güçlü bir ilişki olduğunu varsayan bir eleştiri anlayışıdır. Eleştirmen, ele aldığı eserin sanatçısı hakkında ciddi bir araştırma yapar. Sanatçının yaşamının eserine yansıdığını düşünür.
* Ruhbilimsel Eleştiri: Eser ile sanatçının ruh dünyası, kişilik özellikleri arasında güçlü bir ilişki olduğunu varsayan bir eleştiri anlayışıdır. Eleştirmen sanatçının iç dünyasından, kişiliğinden hareketle eseri çözümlemeye çalışır.
4.ETKİNLİK
Esere Yönelik Eleştiri
Eleştirmenin, sadece eser üzerine yoğunlaştığı eleştiri anlayışıdır. Ortada tamamlanmış bir eser vardır. Eleştirmen, eseri oluşturan parçaları –konu, olay örgüsü, kişiler, zaman, mekan, anlatım biçimleri, dilin kullanımı…- bu parçaların nasıl bir araya getirildiğini, nelerden faydalanıldığını ayrıntılı olarak inceler. Sanatçının ele aldığı konuyu, malzemeyi nasıl işlediğini, biçimlendirdiğini çözmeye çalışır.
Esere yönelik eleştiri anlayışına “biçimci eleştiri”, “yapısalcı eleştiri”, “nesnel eleştiri” de denmektedir.
6.ETKİNLİK
8.ETKİNLİK
FARKLI ÖZELLİKLER
Denemede amaç özel görüş ve düşünceleri ortaya koymaktır; eleştiride ise başkası veyaonun eseri hakkındaki düşünceler ortaya konur.
*Denemeler eleştirilere göre daha kısa yazılır.
*Denemelerde daha samimi bir dil vardır.
BENZER ÖZELLİKLER
§ İkisi de belli bir plana göre yazılır.
§ İkisi de öğretici metin türüdür.
§ Dil genelde göndergesel işlevde kullanılır.
§ İkisi de çok çeşitli konularda yazılabilir.
SAYFA 162
9.ETKİNLİK
§ Bir sanat eserinin gerçek değerini, özünü, yapısını, değerli-değersiz yönlerini ortaya koymalı.
§ Nesnel olmalı.
§ Araştırmacı olmalı.
§ Ciddi, ağırbaşlı olmalı
§ Dili sade, anlatımı açık ve anlaşılır olmalı.
§ Yıkıcı değil yapıcı olmalı.
§ Kanıtlama yoluna gitmelidir.
§ Geçmişin ve çağının sanat olaylarını iyi bilmeli.
§ Geniş bilgi ve kültür birikimiyle donanımlı olmalı
§ Dünya Edebiyatı, sanatı ve kültürüyle ilgili genel bilgilere sahip olmalı
§ Eleştirdiği konuyu, eseri veya olayı bütün olarak kavramalı
10.ETKİNLİK
Metinlerde açıklayıcı, kanıtlayıcı, öğretici anlatım türleri kullanılmıştır.
11.ETKİNLİK
Metinde bulunan sözcük ve sözcük öbekleri belli bir anlam bağlantısı içinde cümleleri, cümleler paragrafları, paragraflar da metni oluşturmuştur.Böylelikle metinde verilmek istenen düşünce ortaya konmuştur.Metinde sözcük ve sözcük grupları çeşitli anlamlara gelecek şekilde kullanılmıştır.
SAYFA 163
ÖLÇME-DEĞERLENDİRME
1.
Ø …….sanatçıya dönük eleştiri
Ø dönemin
Ø nesnel
2. (D)
(Y)
(D)
3. C
4. A
5.A
6.C
ÜNİTE DEĞERLENDİRMESİ:
1. edebi zevk vermek, bilgi vermek, aydınlatmak
gerçek (temel) anlamlarıyla
deneme
Tanzimat edebiyatı
deneme
2.
( Y )
(D)
(Y)
(D)
(Y)
3. (D)
4. (A)
5. (C)
6. (C)
7. (D)
8. (E)
9. (B)
10.(A)
11.(B)
12.(E)
13.(C)
14.(B)
15.(D)
16. (A)
17. (D)
18. BKNZ...1.ETKİNLİK
SAYFA 170 - 181 Arası CEVAPLA (RÖPORTAJ)
3.ÜNİTE
SÖZLÜ ANLATIM
1.RÖPORTAJ
SÖZLÜ ANLATIM
1.RÖPORTAJ
SAYFA 170
HAZIRLIK
1) Röportaj kelimesinin kökeni, Latincede 'toplamak', 'getirmek' anlamlarında kullanılan reportare kelimesine dayanır.Metin türü olarak röportaj ise , bir gazete yazarının çeşitli kimseler, yerler ve olaylarla ilgili inceleme ve araştırmalarına kendi görüşlerini de ekleyerek oluşturduğu yazı türüdür.
2) Röportaj, gazete ve gazetecilikle birlikte gelişen bir türdür. Dünyadaki aşağı yukarı bütün gazete ve dergilerde görülen röportajlar, konuyla ilgili olarak çekilen fotoğraflarla bütünlenmekte, fotoğraf röportaja belgesellik, gerçekçilik ve görünüm sağlamaktadır.
SAYFA 175
1.etkinlik
v Haber yazıları olayları olduğu gibi , objektif olarak yansıtırken röportajda ise yazarın kişisel görüşleri vardır.Dolayısıyla röportaj haberin genişletilmiş halidir.
RÖPORTAJ TÜRÜNÜN ÖZELLİKLERİ
v Röportaj da düşünsel plânla yazılır.
v İşlenen konu; toplumsal, sanatsal olay ya da olgu olmalıdır.
v Yazar anlattıklarının doğruluğunu; konuşma, bilgi toplama ve fotoğraflarla desteklemeli, anlattıklarını bir mantık çerçevesine oturtabilmelidir.
v Her anlattığı, önceki anlattıklarıyla çelişmemelidir.
v Röportaj yazarı; açıklayıcı anlatım, öyküleyici anlatım, betimleyici anlatım ve tartışmalı anlatım gibi bütün anlatım yollarından yararlanır.
v Röportaj yazıları zamanla tarihsel belge olabilir.
v Fotoğraf ya da belge kullanılabilir.
v Röportaj öğretici yazı türüdür.
2.ETKİNLİK
Röportaj sunuş biçimine göre 2’ye ayrılır:
1- Amerikan Röportajı: Bu tür röportajlarda giriş bölümünde okuyucu beklenmedik bir giriş karşılaşması yapılır. En son söylenmesi gereken sözcükler en önce söylenir. Okuyucu adeta bir şok yaşar, böylece bir dikkat çekilir.
2- Alman Röportajı: Yazar, konuyu anlatırken yazıya kendini katar. Konuyu kendi eksininde anlatır.
3.ETKİNLİK
v Yaşar Kemal röportajında Van Gölünü anlatıyor.
v Görsel ve işitsel ögeler ( fotoğraf,resim,grafik,çizgi, film ve ses kayıtları) röportajlara inandırıcılık kazandıran ögelerdir, dolayısıyla bunların bir röportaja katkısı çok fazladır.
SAYFA 178
6.ETKİNLİK
§ Yukarıdaki ropörtaj türlerini daha inandırıcı kılmak için yazar fotoğraf, film ve ses kayıtlarından yararlanabilir.
7.ETKİNLİK
v Röportajlar bir konuyu çarpıtmadan belgesel olarak okuyucuya sunmak okuyucuyu konunun içinde yaşatmak kamuoyunu aydınlatmak için yazılır.
v Hedef okuyucu kitlesi gazete ve dergi okurlarıdır.
v Röportaj gazete çevresinde 20.yüzyılda gelişen bir türdür.
8.ETKİNLİK
v 1.paragrafta açıklayıcı, öğretici anlatım, 2.paragrafta açıklayıcı anlatım, 3.paragrafta öyküleyici anlatım kullanılmıştır.
v Röportajlarda öğretici, açıklayıcı, kanıtlayıcı, betimleyici anlatım gibi anlatım türleri kullanılır.
v Röportajda çok yönlü anlatım olanakları vardır.Yazar anlattıklarının doğruluğunu; konuşma, bilgi toplama ve fotoğraflarla desteklemeli, anlattıklarını bir mantık çerçevesine oturtabilmelidir.
10.ETKİNLİK
SAYFA 180
ANLAMA-YORUMLAMA
1) Dil ağırlıklı olarak göndergesel işlevde kullanılmıştır.
2) Yaşar Kemal, Van Gölünde çok fazla turna olduğu için burayı Turnalar Gölü olarak adlandırıyor.
3) Öküzler yöre insanın tek binitidir, ayrıca yük taşımada, tarla sürmede önemli işlevlere sahiptir.
6.Gezi Yazısı ile Röportaj:
Röportaj, dil ve anlatım yapısıyla, öyküleme yönüyle gezi yazılarından ayrılır. Röportajın gerçeği arama, ülke ve insanların sorunlarını dile getirme yönü ve yönelimi vardır. Röportajda yazarın bir hedefi, iletmek istediği bir mesajı vardır. Gezi yazısında ise yalnızca gezilen yerlerle ilgili izlenimler dile getirilir.
ÖLÇME-DEĞERLENDİRME
1.
§ Gazete
§ Gezi yazısı
§ Resim,fotoğraf, ses kayıtları, film
2. (D)
(D)
(D)
3. A
4. A
5. D
6. D
7. C
SAYFA 185
1.ETKİNLİK
MÜLAKAT ÖRNEKLERİ:
NURİYE AKMAN'IN UFUK GÜLDEMİRLE OLAY MÜLAKATI
Mülakat türü ve özellikleri
Kendi uzmanlık alanlarında tanınmış kişilerle hayatları, çalışmaları, eserleri ya da seçilen herhangi bir konuda sorulu cevaplı olarak karşılıklı konuşmaların yazıya geçirilmesine mülakat denir.
Türk Edebiyatında mülakat türünün ilk örneği Ruşen Eşref Ünaydın'ın Diyorlar ki (1918) adlı eseridir. Hikmet Feridun Es Bugün de Diyorlar ki, Mustafa Baydar Edebiyatçılarımız Ne Diyorlar, Gavsi Ozansoy Edebiyatımızda Dünküler mi Bugünküler mi Daha Kuvvetli, 40 Yıl Sonra Diyorlar ki, Beş Kuşak Konuşuyor, Tahir Kutsi İç Göç, Halil Aytekin Doğuda Kıtlık Vardı, Abdi İpekçi Liderler Diyor ki, Yaşar Kemal Çukurova Yana Yana, Nurullah Berk Ustalarla Konuşmalar, Fikret Otyam Ha Bu Diyar, Necmi Onur Mezarında Yaşayanlar mülakat türündeki eserler arasındadır.
Özellikleri
Gazetecilerin bir konuda, bilgilenmek için ilgili kişiyle yaptığı görüşmelerdir.
Alanında tanınmış kişiler ile mülakat yapılabilir.
Mülakat metinleri öğretici ve ufuk açıcıdır.
Söyleşmeye bağlı anlatım biçimi çevresinde oluşan bir türdür.
Kurallarını büyük ölçüde kendisiyle konuşulan kişinin micazı ve kültürünün belirlediği bir türdür.
Alınan cevapların aynen ve yorumlanmadan yayımlanması mülakatın ayırcı özelliğidir.
2.ETKİNLİK
Ø Okuduğumuz mülakatta Ahmet Kutsi Tecer ve yaşamı hakkında sorular sorulmuştur.Dolayısıyla metnin konusu Ahmet Kutsi Tecer’dir.Alanında tanınmış kişilerle veya konunun uzmanlarıyla mülakat yapılır.
3.ETKİNLİK
Ø Mülakatlarda cevaplar aynen ve yorumlanmadan yayımlanır.Metinde değişiklik yapılamaz.
4.ETKİNLİK
Ø Mustafa Baydar’ın konu ve mülakat yapılan kişi hakkında hazırlık yaptığı sorduğu sorulardan bellidir.
Ø Mülakatlarda konuşmanın özelliğine göre belirlenen soruların dışına çıkılabilir.
5.ETKİNLİK
Mülakatlar ünlü kişileri tanıtmak veya toplumu ilgilendiren önemli bir konuyu aydınlatmak için yapılır.
6.ETKİNLİK
GÖNDERİCİ----->Mülakatı yapan kişi (Mustafa BAYDAR)
ALICI ----------->A.KUTSİ TECER
KANAL ---------->SÖZ
İLETİ ------------>Sorular ve cevaplar
Dönüt------------>CEVAPLAR
Bağlam---------->MÜLAKAT
7.ETKİNLİK
Mülakatın yapıldığı yerin mülakat yapılan zaman ,mülakatı yapılan kişinin kişinin ve mülakat yapan kişinin bireysel özellikleri konuşmanın şekillenmesinde, ufuk açıcı soru ve cevaplarda kişiyi bilinmeyen yönlerini tanıtmada, mülakatın samimi havada yapılıp yapılmasında oldukça etkilidir. Mülakat kurallarını büyük ölçüde kendisiyle konuşulan kişinin mizacı ve kültürünün belirlediği bir türdür.
8.ETKİNLİK
MÜLAKAT YAPAN KİŞİNİN ÖZELLİKLERİ
· Belirlenen görüşme zamanınına uymalı,
· Görüşülecek husus üzerinde ön hazırlık yapmalı;
· Görüşmenin gerçekleşmesi anında ölçülü olma;
· Ziyaret edilen kişinin ilgisini çekme
· Sabırlı, dikkatli ve nazik olmalı,
· Söz başka bir konuya atlarsa, tekrar konuyu toparlamalı ve konuya dönmeli,Kültürü ve becerisiyle karşısındakini konuşmaya ikna edebilecek beceriye sahip olma.
9.ETKİNLİK
· Metindeki cümleler akıcı, açık, duru ve yalındır.
· Mülkatlar bilgilendirmek, aydınlatmak amacı taşıdığından dil ve anlatım özellikleri açık, yalın ve akıcıdır.
10.ETKİNLİK
Söyleşmeye bağlı anlatım biçimi çevresinde oluşan bir türdür. Bunun dışında öyküleyici, öğretici ve tartışmacı anlatım türleri de kullanılmaktadır.
SAYFA 188
Mülakatlarda anlatım bozukluklarına sıkça rastlanmasının sebebi sorulan sorulara doğaçlama cevap verilmesidir.
ANLAMA-YORUMLAMA
2. Metinde anlam birliğine sahip kümeler metnin iletisi etrafında bir araya gelmiştir.Sözcükler, sözcük gruplarını, sözcük grupları cümleleri, cümleler ise paragrafları meydana getirmiştir.Bu birimleri bir araya getiren metnşn iletisidir.
3) Yazılı ve sözlü anlatım biçimleri arasında belli başlı dilbilimsel farklılıklar görülür. Bu farklılıklar şu açılardan ele alınabilir: (Kaynak : www.bilgicik.com )
1.Kod: Sözlü anlatım, sözlü iletişim kodunu kullanır ve sözlü anlatım bir kişi tarafından söylene, kulağa yönelik bir iletişim aracıdır. Yazılı anlatım ise grafiksel iletişim kodunu kullanır. Grafiksel anlatımla yazılmış ve okumaya elverişli bir iletişim türüdür.
2.Dil kullanımı Açısından Farklar: Konuşma dilindeki her kolaylık, yazılı dilde bulunmaz. Sözlü dilin çok yakın bir söz dizimi vardır. Kullanılan sözcük sayısı bakımından çok zengin değildir. Konuşmadaki alıcı – verici arasındaki ilişkiyi sağlayacak sözcükler sıklıkla kullanılır.
Bitmemiş ya da yarıda bırakılmış tümceler ya da gereksiz yinelemeler, ana konudan ayrılma, tumturaklı yapılar (şatafatlı cümleler), sıfat bakımından fakir anlatımlar, sözlü anlatım için geçerli tanımlamalardır. Verici, doğaçlama biçimiyle metnini oluşturur. Söylediği cümleyi düzeltme şansı olmayan; ancak aynı bildiriyi bir başka biçimde yineleyerek düzeltilebilir. Bir cümleye başlamışken, cümleyi yarıda bırakıp, yeni bir cümle oluşturma biçimi olarak tanımlanan “caymaca” denilen anlatım biçimleri de sözlü dille ilgilidir.
“Yineleme”, konuşma dilinde daha belirgindir. Bildiriyi iletebilmek için aynı anlam, farklı cümlelerle aktarılır. Burada anlamdaş cümlelerden söz edebiliriz. Anlamdaş cümlelerin diziliş biçimleri farklı olmakla birlikte, anlam olarak özdeşlikleri vardır. Yani sözlü anlatımda gereksiz sözcükler cümlede sıkça kullanılabilir.
Konuşan, dinleyenin bir çok şeyi bildirdiğini, konuşmayı izlediğini, duyduğu ifadeleri doğru yorumladığını varsaydığından, kısacası dinleyenin iletişimsel yetisine güvendiğinden, konuşurken yanlış başlangıçlar, kurallardan sapmalar, sözcük atlamalar, konuşmanın bir yerinde başka konulara atlamalar, konuşmayı yarım bırakmalar…gibi sözlü dile mahsus yanlışlıklar, eksiklikler yapacaktır.
Yazılı dilin bazı kolaylıkları, konuşma dilinde yoktur. Yazılı anlatımdaki dil kullanımları daha özenlidir. Yazılı anlatımın oldukça gelişmiş bir söz dizimi vardır. Özellikle yazınsan bir anlatımda, yazılı anlatım kurallarına en çok uyulduğu söylenebilir. Karmaşık cümle yapıları, noktalama işaretlerinden yararlanma, ayrıntıların düzenlenmesi, ad grubu yerine sıfatlaştırma ve adlaştırma kullanılması, yazılı anlatımda daha çoktur. Yazılı anlatımın zengin bir söz dağarcığı vardır.
Eş anlamlı sözcükler, kullanım sıklığı az olan sözcükler, metni oluşturma aşamasında göz önüne koyulur. Konuyu doğru olarak ortaya koyabilmek için uygun bir söz dağarcığı kullanılır. Yazınsal anlatımlarda kullanılan dil, konuşma dili gibi, yazım kurallarına, dil kurallarına bir anlamda uyulup uyulmaması, onu kullanana bağlı bir anlatım biçimidir. Çünkü yazılı anlatımda, sözlü anlatımın aksine, bilinçli bir sapma söz konusudur. Yani yazar imla ve sözcükler üzerinde yetki sahibidir.
Yazılı anlatımda yazarın metnini oluşturması için yeterli zamanı vardır. Düzeltebilir, ekleme ve çıkarma yapabilir. Hatta yeniden yapabilir. Konu üzerinde düşünme zamanı vardır. Konu istenilen şekilde genişletilebilir. Her yazılı metin özenle hazırlanır diye bir zorunluluk da yoktur. Bir mektupta, ders notunda veya konferans metninde gerekli özen görülmeyebilir. Ancak daha resmi yazışmalarda sözlü dilden daha uzak bir anlatım biçimi görülebilir. Yani yazılı anlatımda alıcıya ve bulunulan sosyal ortama göre bir dil düzeyi kullanılması söz konusudur.
3.özceleme Durumu: Sözlü anlatımı anlamak için göndergelerini bilmek; yani “Kim, nerede ve ne zaman bu bildiriyi üretti?”soruları, sözlü bir bildirinin anlaşılması için gereklidir. Tek bir bildiride anlaşılmayan eksik bildiriler bulunabilir ya da duruma göre bildirinin tamamı anlaşılmayabilir.Ancak bir süreç olarak devam eden karşılıklı durum, konuşma bağlamı içinde anlaşılabilecektir. Sözceleme sırasında bir söylemdeki eksiklikler ya da yanlış anlaşılmalar, ses tonuyla, mimiklerle ya da yeniden söylemelerle düzeltilebilir. Hatta, alıcı, algıladığının doğru olup olmadığını kontrol yönünde sorular sorarak iletişime yarımcı olabilir.
Yazılı anlatımda, yazınsal metnin göndergeleri, gerçek dünyaya ait değildir. Onun göndergeleri, kendisi ve kendi üzerinedir. Yani, “Bugün gelmeyeceğim.” diyen bir anlatı kahramanı, bizim o metni okuduğumuz zamandaki metinle ilgili bir belirtmede bulunmaz. Söz konusu olan o metnin içindeki olaya göre bir belirtmedir. Metni kendi içinde değerlendirmek daha doğru bir yaklaşımdır.
4.İletişim – Geri Bildirim: Sözlü anlatım için doğrudan iletişimden söz edilir. Sözlü dilde gerçek anlamda bir alıcı vardır. Verici bu gerçek alıcıya bağlı olarak bildirimi oluşturur ve sürdürür. Sözlü dilde alıcı (dinleyici) konuşmanın herhangi bir yerinde konuşmaya katılabilir ya da hiç karışmayabilir.
Verici söylevini konuşma durumuna göre ayarlayabilir ya da değiştirebilir. Alıcının tepkisini görerek konuşmasını geliştirebilir. Karşılıklı bulunmalarından dolayı, alıcı birçok eksik durumu, konuşma bağlamadan çıkarak deyim yerindeyse vericinin boşluklarını doldurarak bildiriyi anlamaya çalışır. Yazılı anlatım için gecikmiş iletişimden söz edilebilir. Yazılı dilde anlamda ve uzamda (zamanda) sınırlama yoktur. İletişimin sağlanmasında her iki tarafın birbirine cevap vermesi yazılı anlatım için geçerli değildir.
Uzam ve zaman içindeki verici ve alıcı arasındaki farklılığa göre, alıcının yeni bildirimini, verici olan yazar duyabilir ya da hiçbir zaman anlamayabilir. Okuyucunun anlamadığı ya da takıldığı bir şey için, metnin vericisine soru sorarak öğrenme şansı yoktur. Ya da metnin vericisinin “Okuyucu bunları anlamaz.” Diye sonradan metinle ilgili belgeler gönderme şansı yoktur.
5. Vurgu – Beden Dili: Bir bildiriyi söylerken kişinin ne yaptığı, söylediği, bildiri kadar önemlidir. Zira söyleme edimini, diğer göstergelerle (ses tonu, mimik, bedensel davranışlar) destekleme eğilimi, insanın genel özelliklerindendir. Her anlamlı yapının kullanıldığı bağlama göre bir değeri vardır. Verici alıcının bu jest ve mimiklerine bağlı olarak bildirisine yön verebilmekte ya da bildirisini değiştirebilmektedir.
Sözlü dilde farklı biçimdeki titremleme (coşkulu, heyecanlı) jestlerin kullanımı, vericinin alıcıyla yüz yüze olmasından dolayı konuşmasına yardımcı fiziki durumdur. Vurgulama, yineleme, tekrarlama, tonlama, yavaşlatma, yükseltme, alçaltma hatta susma gibi sessel özellikler dile ait seslemeden doğan anlam yaratıcı yönleri belirtir. Sözlü anlatımdaki vurgunun yazılı anlatımdaki bıraktığı boşluğu yazarlar yazılı anlatımda noktalama işaretiyle karşılarlar.
NOT: Yazım kurallarının öğrenimi demek, yazılı anlatımın öğrenmek demektir.
6.Kalıcılık: Sözlü dildeki algılama konuşma ile eş zamanlıdır. Söylenenlerde ilgilendiklerini seçme ve bunları atlama şansı yoktur.
Yazılı dil, sözlü anlatımın kalıcı olmasına yönelik bir etkinliktir. Yazılı dilde okuyucu, istediği yazıyı okuyabilir, erteleyebilir.
7.Mekân ve Zaman (Uzam): Sözlü dilde mekân farklı olsa bile, bildirinin üretim ve tüketimi aynı zaman diliminde olur. Yazılı dilde mekân ve zaman bakımından farklılık söz konusudur. Metnin üretimi ve tüketimi farklı zamanlarda gerçekleşir.
8.Mülakatlarda dil ağırlıklı olarak göndergesel işlevde kullanılır.
SAYFA 189
ÖLÇME-DEĞERLENDİRME
1)
· Sözlü
· Söyleşmeye bağlı
· Aynen yayınlanması
· Ünlü kişileri tanıtan ve önemli bir konuyu aydınlatan mülakat
· Konuşulan veya mülakat yapılan kişinin
2) (Y)
(Y)
(D
(D)
3) B
4) C
5) D
TÜM KİTAPLARIN CEVAPLARI İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ !
Sayın blogkafem severleri Lütfen Okuyun!
Arkadaşlar ödevler konusunda çok aceleci davranıyorsunuz, biz de farkındayız her okul faklı farklı gidiyor ama bizi de anlamanızı istiyoruz bu ödevler kolay eklenmiyor sonuçta..Çünkü 9'dan 12.sınıfa kadarki sınıfların tüm Edebiyat ve Dil Anlatım cevaplarına yetişmem zor oluyor.Aceleyle atladığımız sayfalarda oluyor bazen ama lütfen anlayışlı olun.Olmayan sayfalarıda kendiniz yapmayı deneyin ve sizde okulda yapmış olduğunuz sayfaları bizimle paylaşırsanız ayrıca bize de destek olmuş olursunuz.Çünkü bende insanım ve işlerim güçlerim arasında zor yetişiyorum sizden anlayış bekliyorum..[blogkafem.blogspot.com]
Ayrıca sözüm emek hırsızlarına!
Bazı şahsiyetler sitemizde bizim saatlerce emek harcayıp derlediğimiz ödevleri kendi web sitelerinde yayınlıyor yada bunları dosya halinde yaymaya çalışıyor onlara burdan sesleniyorum arkadaşım lütfen emeğe saygın olsun! Çalıp çırpmayla sırtmızdan geçinmeye çalışan parazitlere karşı blogkafem.blogspot.com olarak blogkafem severlere önerim onlara inanmamaları çünkü internette bu ödevleri bizden başka veren site yok emin olun ki o haysiyetsiz şerefsizler de bizden alıyorlar!
..Ve ayrıca blogkafem'den ödev yapanlara son sözüm!
Lütfen bu ödevleri başka yerlerde aramayın çünkü bizden daha iyisini yapan web sitesi yok diğerleri de zaten bizden çalıyor.Vakit oldukça ödevleri eklemeye çalışıyorum sizden de sabır bekliyorum ve beni anlayışla karşılayacağınızı umuyorum..
Biz daha iyisini yapana kadar en iyisi bu!
Herkese iyi çalışmalar dilerim!!
***Ödev cevaplarına katkılarından dolayı edebiyatfatihi'ne teşekkürlerimizi sunarız.
Arkadaşlar ödevler konusunda çok aceleci davranıyorsunuz, biz de farkındayız her okul faklı farklı gidiyor ama bizi de anlamanızı istiyoruz bu ödevler kolay eklenmiyor sonuçta..Çünkü 9'dan 12.sınıfa kadarki sınıfların tüm Edebiyat ve Dil Anlatım cevaplarına yetişmem zor oluyor.Aceleyle atladığımız sayfalarda oluyor bazen ama lütfen anlayışlı olun.Olmayan sayfalarıda kendiniz yapmayı deneyin ve sizde okulda yapmış olduğunuz sayfaları bizimle paylaşırsanız ayrıca bize de destek olmuş olursunuz.Çünkü bende insanım ve işlerim güçlerim arasında zor yetişiyorum sizden anlayış bekliyorum..[blogkafem.blogspot.com]
Ayrıca sözüm emek hırsızlarına!
Bazı şahsiyetler sitemizde bizim saatlerce emek harcayıp derlediğimiz ödevleri kendi web sitelerinde yayınlıyor yada bunları dosya halinde yaymaya çalışıyor onlara burdan sesleniyorum arkadaşım lütfen emeğe saygın olsun! Çalıp çırpmayla sırtmızdan geçinmeye çalışan parazitlere karşı blogkafem.blogspot.com olarak blogkafem severlere önerim onlara inanmamaları çünkü internette bu ödevleri bizden başka veren site yok emin olun ki o haysiyetsiz şerefsizler de bizden alıyorlar!
..Ve ayrıca blogkafem'den ödev yapanlara son sözüm!
Lütfen bu ödevleri başka yerlerde aramayın çünkü bizden daha iyisini yapan web sitesi yok diğerleri de zaten bizden çalıyor.Vakit oldukça ödevleri eklemeye çalışıyorum sizden de sabır bekliyorum ve beni anlayışla karşılayacağınızı umuyorum..
Biz daha iyisini yapana kadar en iyisi bu!
Herkese iyi çalışmalar dilerim!!
***Ödev cevaplarına katkılarından dolayı edebiyatfatihi'ne teşekkürlerimizi sunarız.
0 yorum: